Bekle dedi gitti
Ben beklemedim, o da gelmedi
"Türkiye genelinde, evlenmiş kadınların yüzde 43’ü “kadın, herhangi bir konuda eşiyle aynı fikirde değilse tartışmamalı ve susmalıdır” ifadesine, evlenmiş kadınların yüzde 42’si ise “kadının tavır ve davranışlarından ailenin erkekleri sorumludur” ifadesine katıldığını belirtirken, yine evlenmiş kadınların yüzde 27’si “çocukları terbiye etmek için bazen dövmek gerekebilir” ifadesine katılmıştır. Buna karşın evlenmiş kadınların yüzde 68’i “kadın elindeki parayı kendi istediği gibi harcayabilmelidir” ve evlenmiş kadınların yüzde 71’i “yemek, bulaşık, çamaşır ve ütü gibi ev işlerini erkekler de de yapmalıdır” ifadelerine katıldıklarını belirtmişlerdir.
Evlenmiş kadınların fiziksel şiddete yönelik tutumunun irdelendiği modülde yer alan şiddete gerekçe olarak gösterilen durumlar arasında aldatma ve aldatma şüphesi gerekçe olma açısından en fazla onaylanan durumlardır.Şiddet düzeyinin yerleşim yerine göre önemli bir farklılık göstermemesine rağmen, dikkat çekici bir bulgu olarak tutumlar açısından kadının yaşadığı yerleşim yeri önemli bir farklılık yaratmaktadır. Kadınların refah düzeyine göre toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin tutumlarda görülen farklılaşma yine şiddet düzeyindeki farklılaşmadan daha belirgindir."
"Evlenmiş kadınların yüzde 36’sı, kadının eşini aldatması durumunda erkeğin eşini dövmesini doğru bulduğunu belirtmiştir. Benzer şekilde aldatma şüphesi de kadınların yüzde 18’i tarafından şiddete gerekçe olarak onaylanmaktadır. Özellikle 15-24 yaş grubundaki evlenmiş genç kadınlar arasında bu tutumun daha fazla onaylanıyor olması (aldatma durumunda yüzde 47, aldatma şüphesinde yüzde 20) dikkat çekicidir. Evlenmiş kadınların yüzde 58’i hiçbir gerekçe ile erkeğin eşini dövmesini onaylamaz iken, bu oran yerleşim yerine ve bölgelere büyük değişiklikler göstermektedir.
Cinsel ilişkinin kadının isteği dışında gerçekleşmesi en temel cinsel şiddet davranışlarındandır. Evli bir kadının cinsel ilişkiyi reddedebileceği çeşitli durumların sıralandığı modülle toplanan veri analiz edildiğinde;Fiziksel şiddete gerekçe olarak gösterilen davranışlarda da kırda ve kentte yaşayan kadınların tutumlarında önemli bir farklılık vardır. Tutumlardaki bölgesel farklılıklar, şiddet düzeyinde gözlenen bölgesel farklılıktan daha belirgindir. Özellikle yüksek refah düzeyindeki kadınlarda yüzde 70, lisans ve lisan üstü eğitimi olan kadınlarda ise şiddete hiçbir durumu gerekçe olarak görmeme yüzde 84 düzeyine çıkmaktadır."
Yorum olarak söyleyeceğim şudur ki; şiddeti külliyen, olgu olarak reddedemedikçe, intikam, kötülerin ıslahı, hak edenin terbiyesi tanımlarından çıkarmadıkça onunla mücadele de eksik kalıyoruz. Diğer yandan, kadın olarak her şeyden önce yapılan muameleye sırf, sadece var oluşumuzdan kaynaklı değerimiz üzerinden bakmaya bir an evvel başlamalıyız. Toplumun rolleri, yakıştırmaları, kabulleri ile sebepsiz ve bahanesiz kendimizi "yeri ve konusu geldiğinde şiddet uygulanabilir" olmaktan çıkarmalıyız..."Evlenmiş kadınların yüzde 86’sının kadının istemediği durumda cinsel ilişkiyi reddedebileceğini ifade ettiği görülmektedir. Evlenmiş kadınlar arasında en yaygın kabul edilen durum ise, sağlık sorunu olduğunda kadının cinsel ilişkiyi reddedebileceği düşüncesidir (yüzde 95). Sosyal ve demografik özelliklere göre evli kadınların cinsel ilişkiyi reddebileceği durumlara ilişkin yüzdeler, eğitim ve refah düzeyi değişkenleri ayrımında farklılık göstermektedir."
"Ben, büyük ve kalabalık bir yere -hatta küçük bir taşra kasabasının tenha lokantasına- girildiğinde, gözlerine dikkat edilmezse fark edilmeyecek özelliksiz insanlardan biriyim. Gözlerimin de üstünde durulmaya değer pek bir özelliği yok. Ama birkaç kişi -hele önemsediğim bir arkadaşım- bana, aydınlık baktığımı söylediler.
Taşra kasabası dediğim, bizim ilçe. Böyle yerlerin lokantalarını yolculuk etmiş herkes az çok bilir. Ya çakıllı bahçesinde, ya da kapalı kısımda mutlaka bir havuz vardır; albenisiz, çirkin bir havuz. Sonra duvarlarındaki bin çeşit resim -dünya güzeli kızdan futbolcu fotorafına kadar- geliyor aklıma. Bizimkinde garip bir horoz dövüşü resmi unutulamaz.--Selim İleri, Yaşarken ve Ölürken, 1981,
Dilimizin sözlüğü İLÇE'yi, "yönetim bakımından yurt bölümlenmesinde ilden sonra gelen bölüm..." diye tanımlıyor. Sözlüklerin hayata bu denli yabancı kaldığı başka bir tanım düşünemiyorum."
İsa'nın dirilişi katedrali, Podgorica |