Bir önceki akşam iyiydim, ama dün akşam hiç öyle olmadı. Bir soğuk; koca bir boşluk vardı evde. Yeleğimi giydim, zayıflamışım biliyor musun? Yeleği giyince anladım, desem daha hoş bir cümle olabilirdi sanki ama değil, tartılıyorum arada. İyi mi kötü mü bilmiyorum; bir sakız var evde bir de boş, kareli defter yaprağı. İkisi de faydalı şeyler. Sağol.
Çok öğreniyor insan, bazen istemediklerini bile öğreniyor. Bir bakmışsım kaçtığın insan oluvermişsin. Bir bakmışsın hiç farkettirmeden hayat, yaşamını sen yapmış. Hani; her gün gözüne sokulan bütün özlü sözler bir milim fayda etmemiş de yaşayarak öğrendiklerin olmuşsun. Öyle bir şey.
Babamla hatırladığım bir anımı sormuştun bana, söyleyeyim: İki ya da üç yaşlarında olmalıyım. Sabah erken saatler, annem uyuyor, ben uyanığım, hala öyle ya çocuklar; annelerini uyutup uyanık kalabiliyorlar. Babam işten gelmiş, iş dediysem alt kattaydı yeri. Kafamı kaldırıyorum odaya girince, muhtemelen gülümsüyorum. Öyle ya, hangi çocuk gülmez. Yatağa doğru eğilip kırmızı bir şey fırlatıyor bana. İçinden küçük paketler dağılan bir kutu; hala var o çikolatalardan. Babam öldü, dedem öldü, anneannem öldü hala üretiliyor o ya, şaşmalı mı bilmem. Hani şu bir kutunun içinde bir sürü paket olanlardan, hani tipitip sakızına benzeyen küçük paketlerin bir kutunun içine konmuş hali. Sen muhtemelen bilmezsin tipitip sakızlarını.