Bu, nasıl yazmalı mevzusunu artık kapatmalıyım değil mi? Artık kimlerin nasıl yazdığına üzülmeyi bırakıp kendi yazabildiklerimi okumaya başlamayalım. Belki çırılçıplak oturmuyorumdur sandalyeye. Belki okuduklarımın çok çıplak oturduğunu düşündüğümden bana iyi geliyordur. Belki onlar da oturmuyordur ama ben bilmiyorumdur.
Ne yazmalı konusunu da kapatacağım tamam. Ne yazarsam yazayım benimdir diyeceğim. Bulacağım kendimin hikayelerini. Tamam, günlük gibi yazmayacağım, bazen gündelik gibi olabilir ama, ya sizin gününüz nasıl geçti demeyeceğim.Yazı konusunda daha çok diyeceklerim çıkabilecektir ama, sözü hep sonunda kendimin yazı yaz-a-mamasına getirmeyeceğim.
Görün bakın günün birinde kurallar yıkılmak içindir diyeceğim ve bunların hepsini çiğneyeceğim.
Bir kaç şiirle kapatalım konuyu :
Mezar
"İhtiyarlıyoruz!" demez miydim sana?
"Yüz göz buruşur, sevişenler ayrılır!"
Demez miydim? Al işte geldi o günler!
İşte ağardı saçlarımız, kocadık.
Nerde ağzının o eski güzelliği!
Hani türlü diller döken aşıkların?
Bir mezar gibisin sen artık, bakmadan
Geçip gidiyoruz kibirlim, önünden.
Rufinus (i.ö.50-50)
Düşünüyorum ya şimdi neresini sevmiştim ben bu şiirin diye, bir gece yarısı uykumdan önce okuduğumda çarpı koymuşum. Bu iyi demek.Sonra tekrar okunabilir demek. Kitap karıştırıldığında göze batsın, "haaa bunu sevmişim, bu iyiymiş" fikrini unutmayayım demek. Çarpı değil aslında yalan söyledim, yalan sayılmaz da üşendim anlatmaya, böyle sonsuzluk işaretinin yarısı gibi, kurdele gibi bir şey yaparım ekseriya. Çarpı "ret" anlamına gelir bende, ondan yapmıyorum beğendiklerime çarpı.
Adaletsiz Eros'a
İkimizi de aşka düşür.
Sana tanrısın derim Eros!
Sen tut beni yak, onu gözet;
İşte bu tanrılığa sığmaz.
Rufinus (i.ö.50-50)
Bu Rufinus 'u pek sevdim ben. Bilmiyorum neden, kanım ısındı kendisine. Benim aklım bir türlü ermiyor, bi- şöyle gönülden kabul edemiyorum insan-oğlunun var olduğundan itibaren hiç değişmediğini. Öğrenmediğini neslinden hiç bir şey, aynı duyguları hep taşıdığını; hem, bencil, pervasız, fena, zalim, acımasız, kalpsiz, kötü kalpli, hem saf, inanan, iyi kalpli, duyarlı, iyi, iyilik peşinde olduğunu unutuyorum ben hep. Böyle i.ö 50'de aşktan bahsedilmesi sanki aşk benle var olmuş gibi tuhafıma gidiyor bir an. Biliyorum saçma ama gidiyor işte...
İnsan Sevmeyen Timon'a kötü gelen öteki dünya
- Söyle Timon, bura mı, yok sa ora mı kötü?
- Bura kötü! Daha çoksunuz burada çünkü.
Kallimakos (i.ö.3.yy)
Hele şuna bir bakın, daha İsa'dan bile önce insan insanın kötülüğünü tartışır olmuş. İnsanın dünyaya ve kendine ettiği bıktırmış. Timon 'da biraz insanoğlu üzerine düşünmüş, öyle lafı ortaya hemen atan bir adam da değil ki sözüne kulak verilmesin, Eflatun'un Akademisinde eğitim görmüş, Akademiyi bir zaman oldukça etkilemiş bir filozof nihayetinde. Demek insanoğlu her zaman kötüymüş...
Göze Girmek İçin
Hep ölmüş ozanları beğenirsin
Översin, Vakerra
Beni beğenirsin diye, doğrusu,
Ölemem, Vakerra.
Martialis (i.s.40-104)
Şiir Kitapları
Kimi iyi, kimi orta, çoğu da kötü
Şiirlerimin. Elden ne gelir, Avitus?
Başka türlü yazılmıyor kitap dediğin.
Martialis (i.s.40-104)
İşte bunları okuyunca emin oldum; bir tek bana zor değil ki bu yazmak. Aslında zor olup olmadığından değil de, güzel değilse bırakmalı gibisinden bu kıvranmalarım.Yoksa, İlhan Berk usta demiş zamanında, daha ne densin; " yazmak cehennemdir."
Bu kadını niye seviyorum bir tülü anlamıyorum ben, ama seviyorum, öylesine. Çok genç yaşta ölmüş, yirmi beş gibi ondan belki. On yedi yaşında en ünlü gazinolarda söylemeye başlamış, İzmir fuarında, Maksim gazinosunda assolist olmuş. Bence kendi grubunun en iyilerinden. Ama ben sanki daha önceki yaşamımda oymuşum gibi hissediyorum, öyle içleniyorum baktıkça. Ne kadar komik şeyler düşünüyor insan! Sanki hayatı avuçlarından kayıp gitmiş, tutamamış gibi, üzülüyorum O'na. Yumuşak ta bir sesi var aslında, sesi güzel...
Küçükken Adnan Şenses ile çevirdiği bir filmini izlemiştim, zaten tek filmi varmış, O'nuda izlemişim. Düşünüyorum; o filmi izlerken, bu şarkı, bu kadın, o film, bir şey daha olmuş olmalı evde. Ben onu unutup bunları koymuş olmalıyım yerine. Sanki zaten TV açıktı da, biz tesadüf o sesleri duyuyorduk. Ama hiç hatırlamıyorum işte bir şey. Belki de olmamıştır bir şey. Yok yok olmuştur, bazen üst üste beş kez dinleyebiliyorum çünkü bu şarkıyı, kesin olmuştur... Bir de bunca uğruna kavga edilen, gazino sahiplerinin kendi gazinosunda söyletmek için yarıştığı, silah çektiği, kısa ömrüne onca kaset, oncan şarkı sığdıran birinin cenazesi böyle mi olmalıydı. İşte ben böyle takılıyorum bu kadına, bilmiyorum...
Evet, bu yazı yazma meselesini de böylelikle kapattık..