Yok yok öyle değildim, ama böyle olmuş olabilirim.
Bugün aynaya bakınca Tatlı Meleğim filmi geldi aklıma. Çerçeveli gözlük takmak çirkinlik simgelerindendi Yeşilçam filmlerinde. Kadın, güzelliğinin farkına varmaya başladığında önce gözlük atılır, biraz kilo verilir, saçlar illa farklı renge boyanır, düz düz değilde hafif esneyerek ve yavaş yürünür, sık sık gülümsenir, göz süzülür, yukarıdan yukarıdan ve tane tane konuşulurdu. Oysa çerçeveli gözlük takanlar, akıllı ama çirkin, hızlı konuşur, çok yer dolayısıyla tombul, giyimi pespaye, erkekleri görmezden gelir, kitap okur, içine kapanık, iyi ama huysuz tipler olurdu.
Ben de düzene uyup çerçevesiz gözlüğüm yerine çerçeveli gözlük aldım. Kadehimi değişmeyen tek şeye; değişime kaldırıyorum!
Şiddet uygulayanların "emir kuluyum" bahanesi ile sorumluluğunu reddetmesi bir "insanlık davranışı" olsaydı tarih, Nazi subaylarını-savaş suçlularını yargılamazdı. İnsan olmanın en büyük ifadesinin "düşünerek karar verebilen yaratık" olduğunu en bilmezimiz bile savunuyorsa eğer, hangi otoriteye itaat ediyorsak edelim yaptığımız her hareketin tek sorumlusu vardır: Kendimiz. Bize vurana karşı kaldırdığımız elin sebebi bize vurulması değildir, kendimizin karşı vuruşu yapmaya " karar vermiş" olmasıdır. Hangi nedenle hareket ediyorsak edelim, hareketi yaratandır sahibi.
Gün Sonu Konuşması ... Hep yaşadığımı hatırlatıyorum kendime Diyorum ki işin acele Bir gün ne el kalacak tutmak için Ne yürümek için bacak Ne bulutların seyri Ne de bir hatıra dünyamızdan Çünkü hatıralar kuşlar gibi Dal ister konacak ... -Oktay Rıfat
Yanlış yüreklere söz düşürmekten.
Odalar odalar odalar...
Emdi ömrümün ışığını, köreltti
Tedirgin bir gölgeye dönderdi beni
Yüzünü yoluma tut çocuğum
Ben buradan gideceğim
Dağıtsın sesinin duru rüzgarı
Dünyayı daraltan bu yapışkan sisi
Üfle soluğunu yüreğime
Konuş çocuğum.
Susan bir türküyüm nicedir
Evler çarşılar içinde
Duruşum gurbet yürüyüşüm el
Gülüşüm hayat kırgını, kapalı, yarım
Kederim uzak insanlara...
Yaşamak bu iğdiş göklerde buruşuk
Yağmuru alınmış bir güz bulutu
Al, rüzgarının mavi kanatlarına
Beni ülkene götür çocuğum.
İzlanda'da bir turist mektubunun adresini tam olarak yazamadığından, adresi tarif eder, postacı da anlar ve mektubu ulaştırır.
Şöyle diyor üzerinde:
Ülke: İzlanda
Şehir: Buderdalur
İsim: Bir at çiftliği, İzlanda/Danimarka'lı bir çift'in. Üç çocukları ve bir sürü koyunları var.
Sonra yol tarifini detaylıca çizer ve ekler: Danimarkalı olan kadın şehirdeki süpermarkette çalışıyor.
'Dexter' dizisinde mantığı temsil eden Dexter ile duyguları temsil eden Isaak'in sohbeti. Görsel ve devamı:
Isaak: Sanırım kalbimiz, bizim bilmediğimiz bir şey biliyor.
Dexter: Belki de kalbimiz yanılıyor. Isaak: Sanmam. Aşk zahmetli olabilir. Hatta uygunsuz bile olabilir. Ve tehlikeli olabilir. Yapmayı hayal bile etmediğimiz şeyleri yaptırır bize. Ama yanlış mıdır? Bu, sonumuzun nasıl olduğuna göre değişir, değil mi? (Tamamlayıcı müzik.)
"Buranın nesini seviyorsunuz? Çok zor buna cevap vermek. İnsan memleketini niye sever? Başka çaresi yoktur da ondan. Ama biz biliriz ki bir yerde mutlu olmanın ilk şartı orayı sevmektir. Burayı seversen, burası dünyanın en güzel yeridir. Ama dünyanın en güzel yerini sevmezsen orası dünyanın en güzel yeri değildir. Buraya gazeteler iki gün sonra geliyor. Biz duyduğumuz bir havadise şaşırdığımız zaman büyük şehirdeki insanlar çoktan unutmuş oluyor. İşte Vizontele buna son verecek." -Vizontele filminden
"Ne de olsa Dasein yalnız, ölmek zorundadır. Ölüm Dasein'ı tekil bir varlık olarak alır. Dasein'ı yalnızca kendisinden oluşan bir şey gibi tekilleştirir. Bu Dasein'a kendine özgü bir özgürlük verir. -Ölüme doğru özgürlük.-" - Martin Heidegger
Döner durur Akdeniz.
Döndükçe başımızı döndürdüğünden habersiz.
Kocaman ve küçücük, ebedi ve ehemmiyetsiz.
Islak ve bereketli bir afet-i devran.
Kıskanç ve öfkeli bir acuze.
Gider geliriz üzerinde.
Bir uçtan bir uca yazılır hikayeler
Sonra,
Geç kalmanın telaşıyla
yazdıklarını unutur hafızalar.
Batık gemilerle doludur Akdeniz.
Oysa,
Nedense, hep ufka bakar bütün yolcular.
-Lucien Febvre
Yapıla-bile-n araştırmalara göre, 2016 yılında 3 bin 196 kişi daha iyi bir hayata (ülkeye) kavuşabilmek için Akdeniz'in sularında boğulmuş ya da kaybolmuştur. (daha fazla bilgi ve kaynak için.) 2015 yılı için verilen rakam; 3 bin 770'dir. (daha fazla bilgi ve kaynak için.)