İşte benim filmim! sonunda geldi...
Yönetmen : M.Night Shyamalan
Oyuncular: Noah Ringer, Dev Patel, Nicola Peltz, Jackson Rathbone
ABD, 2010
Michael Dante DiMartino ve Bryan Konietzko tarafından 2005 yılında Nickelodeon stüdyolarında yaratılan bu animasyon filmi çocuklardan çok yada en az onlar kadar büyükler tarafından sevildi.Ben çok sevdim en azından...ABD yapımı ve yaratımı olmasına rağmen çizgi film yoğun olarak budizm, doğu kültürü, bilgeliği ve öğretileri üzerine kurulmuştur. Bu doğu mistizmi, karakterleri, renkliliği, hikaye zenginliği, komikliği ve sürükleyiciliği ile bende çok keyif bırakmıştır.Hafta sonları CNBC-e de üç sezon olarak yayınlanan çizgi filmin sinema filminin yapılacağını hemde Shyamalan tarafından yapılacağını duyunca hem sevindim hem üzüldüm, çünkü ben Shyamalan'ın eleştirileri hakettiği- birazını- şekilde filmi ortaya koyacağını tahmin ediyordum...Kendisi uzun zamandır her türü denemeye eğilimli, hevesli..."Altıncı His" filmindeki tarzında kalsa ve devam etse bence şu anki ününden çok daha önde olurdu.Ayrıca resmi sitelerde ve tanıtımlarda hikayenin Shyamalan tarafından yazılmış olarak sunulmasına şaşırıyorum...Hikaye vardı zaten, 2005'den bu yana herkes biliyor, seyrediyor...Kendisi hikayeden daha başka bir hikaye çıkarmadığına göre, devamını da yazmadığına göre neden yazar olarak sunuluyor anlamıyorum..."Köy" filmi bence izlenince Shyamalan'ındır dedirtiyordu; kapalı ortamı, hikaye farklılığı, gizem ve korku gösterileriye...Ama "Sudaki Kız", "İşaretler", ve "Mistik Olay" ile kendisinden beklenen o ince korkuyu ve gizemi koruyamadı...Ben şahsen kendisini şaşırarak, içim titreyerek ve yine de merak ederek, korksamda hiç kıpırdamayarak korkuyu tuhaf bir şekilde hissetmek isteyerek izlemekten çok memnundum...Benim sevgili Aang'imi ve arkadaşlarını alarak, o neşeli grubu nasıl bu kadar ciddi ve bilmiş hale getirmiş çok kızdım doğrusu...Tüm çizgi film boyunca beş cümlesinden birinde dünya, kendisi ve arkadaşları ile dalga geçen Aang'in tek esprisi gözlerini açtığında söyledikleriydi sanırım...Hele hele Appa ile ilişkisini tek cümleyle-yip yip- geçmiş olması en olmamaış olan bana göre ki uçan bizonumu nasıl öyle arkadaş sınıfından ayrı tutar!...Daha neşeli olabilirdi film bence de...Ama müzikleri oldukça güzeldi, çok iyi senkronize olmuş hikaye ile...James Newtow Howard 'ı tebrik etmeli.Genel olarak daha heyacanlı, daha o kadim dönemlere ait olabilirdi film ama sevdim ben, belki ben nasıl olursa olsun seveceğimden sevmişimdir ama yine de Aang'in yakın dövüş sahneleri, ateş ulusuna okyanusun gücünü gösterdiği sahne, kuzey su ulusunun şehrinin tasarlanışını takdir ediyorum, güzel bir iş oldukça...Karakter seçimi çok eleştirilmiş, çizgi film ile karakter bağlantısının kurulmasını pek anlamıyorum, sonuçta fark gözeteceğimiz karakterler yok ortada ama Aang karakteri çizim ile çok uyumluydu, benzerdi, buna sevindim...
Hikayeye gelirsek ;
Kadim zamanlarda, insanın doğa ile özdeş olduğu güçlerinin farkında olduğu gücünü doğadan aldığı, doğadan çalmadığı zamanlarda insanlar dünyanın yapı taşları denen dört elemente hakimdi...Hava, su, toprak ve ateş...Dünya yavaş yavaş ateş bükücülerin; ateşe hakim olup onu bükebilen, hem saldırı hem savunma aracı olarak kullanabilen ulusun hakimiyeti altına giriyordu... Tüm element bükücüler arasında savaş başlamak üzereydi...Avatar tüm elementleri bükebilen ve ruhlarla konuşabilen tek insandı ve reenkarnasyon ile nesilden nesile geçiyordu...Son avatarın hava ulusundan olacağı biliniyor ama henüz kim olduğu bilinmiyordu...Sıra hava ulusundaydı çünkü...Keşişler savaşın başlamak üzere olduğunu tahmin ediyor bu nedenle de yeni avatarı bir an önce bulmak istiyorlardı.Gerekli testler yapıldığında Aang henüz 13 yaşındaydı ve tüm elementler üzerindeki eğitimini tamamlamamıştı...Avatar olduğunu öğrendiğinde bir ailesinin olamayacağını artık dünyayı kurtarmak gibi çok ciddi bir işinin olduğunu, istediği zaman penguenlerle kayamayacağını, balıkların sırtında yüzemeyeceğini, Appa ile hava oyunları oynayarak uçamayacağını anladığında güney hava tapınağından kaçtı...Fırtınaya yakalandı ve avatar gücüyle(ruhuyla)oluşturduğu havadan balonuyla denizin dibine ,sonra da doğru kuzey kutbuna süreklendi...Kuzeydeki su ulusu onu bulduğunda aradan yüzyıl yıl geçmiş, savaş çoktan başlamış dünya Avatar'ın ortaya çıkmasından nerdeyse umudunu kesmişti...Kuzeydeki son su bükücü Katara ve erkek kardeşi Sokka O'nu bulduğunda Aang Avatar olduğunu hatırladı...Dostları olduğu kadar düşmanları da vardı...Ateş ulusu ile savaşmalı, dünyayı onların hakimiyetinde kurtarmalı, tüm elementler arasındaki dengeyi tekrar sağlamalıydı...Ama çok önemli bir eksiği vardı, eğitimini yarım bıraktığı için sadece havayı bükebiliyor, havaya hakim olabiliyor, diğer elementleri bilmiyordu. Artık dünyayı dolaşacak, hem düşmanlarını atlatacak hemde eğitimini tamamlayacağı ustaları bulacaktı...Aslında elementleri öğrenmesi, bir anlamda büyümesi, kişiliğini geliştirmesiydi...Suyu öğrenmeye başladığında aynı zamanda duygularına hakim olmayı, kabullenmeyi, geçmişi ve kendisi ile barışmayı da öğrenecekti...Yoksa su gibi akışkan ve değişken bir elemente hakim olamazdı...Çizgi dizi üç ana kitaptan oluşuyordu, filmde üç bölüm halinde yapılıyor..Diğer iki film 2012 ve 2014 'te tamamlanması düşünülüyormuş...
Bu vesile ile elementler ;...
31 Temmuz 2010
19 Temmuz 2010
Sarıl Bana
Metin Altıok |
Ataol Behramoğlu, Büyük Türk Şiiri Antolojisi'nde şairin şiirini şöyle anlatır : M.Altıok'u şiirleri 70'li yıllarda yayınlanmasına karşın, şiirlerinin kaynakları bakımında 60'lı yılların geç ürün veren bir şairi olarak nitelemek gerekir. Bu kuşağın en romantik, duygucu şairleri arasındadır. Dili yalın . Benzetme yapmayı, anlaşılması güç olmayan simgeleri kurmayı sever.
Metin Altıok 'Şiirin İlk Atlası' kitabında şiiri şöyle tanımlıyor : Şiir bilgisinin en önemli özelliği bu bilginin genel bir bilgi olmamasıdır. Çünkü şiir devingen ve değişken, her seferinde tek ve özgün olan çok özel bir varoluş biçimine sahiptir . Bu özellik başka şairlerin şiirleri için olduğu kadar aynı şairin şiirleri için de geçerlidir. Şiirle her karşılaşmamız bir öncekinden farklı , yeni bir karşılaşmadır.(kaynak:antoloji.com)
"Yel ve Gül" kitabı kendi seçtiği şiirlerinden oluşur. Karıştırırken Süveyda (1991) kitabından alıntı "Sarıl Bana" yı ne kadar sevdiğimi ve nasıl güzel olduğunu hatırladım...İnsan sevdiği şeyleri de unuturmuş...
Sarıl Bana
Bu yaşa geldim içimde bir çocuk hala
Sevgiler bekliyor sürekli senden.
İnsanın bir yanı nedense hep eksik
Ve o eksiği tamamlayayaım derken,
Var olan aşınıyor azar azar zamanla.
Anamın bıraktığı yerden sarıl bana.
Anılarım kar topluyor inceden,
Bir yorgan gibi geçmişimin üstüne.
Ama yine de unutuş değil bu,
Sızlatıyor sensizliği tersine.
Senin kim olduğunu bile bilmezken.
Sevgiden caydığım yerde darıl bana.
Annenin bıraktığı yerden sarılmak ! İnsanoğlunun bir çok savaşının kaynağı olan olan kaybetme duygusu, güdüsü taa annenin elimizi bırakmaya başladığı yaşlardan başlar. İş dünyasındaki bir çok iktidar savaşının, giden sevgiliye duyulan şiddetli özlemin, kaçan sevgilinin ardından şuursuzca koşmanın, rekabetin, bir dostu kazıklayabilmenin kaynağı üç yaş civarlarında yaşanan bu sürecin nasıl yaşandığı ve sonuçlarıyla ilgilidir.
Sevmenin tarifi bu olsa gerek...!
Bir de "Hesaplaşmalar" bölümünden "Sevmiyorum Seni" en sevdiklerimdendir ;
Sevmiyorum Seni
Şimdi benim buzdan bir döşekte
Üç büklüm olmuş zavallı sevdam,
Üşüyorsa ölesiye yalnızlıktan;
Bil ki senin hep böyle güvensiz,
Yaşamdan korkar oluşundan
İşte bunun için sevmiyorum seni.
Şimdi benim bir han avlusunda
Hiç bitmeyecek umutsuz kavgam,
Soluyorsa başı önde yorgunluktan;
Bil ki senin hep böyle umarsız,
Yarını göze alamayışından.
İşte bunun için sevmiycem seni.
M.Altıok
14 Temmuz 2010
Anekdot;
Bugün blog izleme kayıtlarından birinin tarihi şöyleydi ; Jul 14, 14:14:15...denk gelmiş...
İş yerindeki saçmalıklar üzerine bilgi birikimine ve edebiyat kültürüne çok güvendiğim bir arkadaşıma: bir şeyleri bilmiyor olmalıyım ben bir şeyleri yanlış yapıyor olmalıyım, bu konu okunarak öğrenilebilir mi, anlaşılabilir mi acaba dedim !?
Niccolo Machiavell'in Prens'i dedi., Sun Tzu'nun Savaş Sanat'ı dedi..."Bence; dünya tarihi bu iki kitap üzerinden şekillenmiştir" dedi...Neredeyse 500 yıl önce yazılmış Makyavel'in Hükümdar yada Prens olarak bilinen bu kitabını henüz okumamış olmama da ayrıca şaşırıldı!..Demiş ki Makyavel; "Adalet güçlüden yanadır". Öyleyse haklı olmak için hep güçlü olmak zorundasın, ben bunu yapamam ki dedim; o zaman her şey mübahtır yolundan gidilmeli dedim..."Uygulaman gerekmiyor zaten yunusların balinaların karıncaların belgesellerini izliyorsun anlatıyorsun, bu canlıların yaşamlarını merak ediyorsun değil mi dedi ? "Ediyorum, izliyorum dedim." İnsan da bir canlıdır ve en modern toplumlar en ilkel güdülerle kuruluyor hala dedi. "Savunabilmek için, anlayabilmek için kuralları bilmek zorundayız dedi !
Her gördüğünde laf geçirdiği Zerdüşt'e yine çatarak, " O'ndan bunları öğrenemezsin" dedi...
Varlığı, yaşadığı dönem, kitabı yazıp yazmadığı bile tartışmalı olan Sun Tzu'nun Savaş Sanatı eserinin üniversitelerde tartışılıyor, uluslararası ilişkiler derslerinde rehber alınabiliyor olması kitabı oldukça merak ediliyor kılıyor...Demiş ki kendileri ;
" Dostunu yakın tut, düşmanını daha da yakın!"
"Başkasını ve kendini bilirsen sen, yüz kere savaşsan da tehlikeye düşmezsin; başkasını bilmeyip kendini bilirsen bir kazanır bir kaybedersin; ne kendini ne de başkasını bilirsen, girdiğin her savaşta tehlikedesin demektir."
"İnsanlar bir kez birleştiler mi; ne cesurlar tek başlarına öne çıkabilir ne de korkaklar tek başına geri çekilebilir."
"Silahların getireceği zararları kestiremeyenler onları kullanmanın yararlarından habersizdirler."
"İnsanlar doğası itibariyle kötü oldukları için iyi olmayı isterler..."
Benzer konuları merak edenlere;...
İş yerindeki saçmalıklar üzerine bilgi birikimine ve edebiyat kültürüne çok güvendiğim bir arkadaşıma: bir şeyleri bilmiyor olmalıyım ben bir şeyleri yanlış yapıyor olmalıyım, bu konu okunarak öğrenilebilir mi, anlaşılabilir mi acaba dedim !?
Niccolo Machiavell'in Prens'i dedi., Sun Tzu'nun Savaş Sanat'ı dedi..."Bence; dünya tarihi bu iki kitap üzerinden şekillenmiştir" dedi...Neredeyse 500 yıl önce yazılmış Makyavel'in Hükümdar yada Prens olarak bilinen bu kitabını henüz okumamış olmama da ayrıca şaşırıldı!..Demiş ki Makyavel; "Adalet güçlüden yanadır". Öyleyse haklı olmak için hep güçlü olmak zorundasın, ben bunu yapamam ki dedim; o zaman her şey mübahtır yolundan gidilmeli dedim..."Uygulaman gerekmiyor zaten yunusların balinaların karıncaların belgesellerini izliyorsun anlatıyorsun, bu canlıların yaşamlarını merak ediyorsun değil mi dedi ? "Ediyorum, izliyorum dedim." İnsan da bir canlıdır ve en modern toplumlar en ilkel güdülerle kuruluyor hala dedi. "Savunabilmek için, anlayabilmek için kuralları bilmek zorundayız dedi !
Her gördüğünde laf geçirdiği Zerdüşt'e yine çatarak, " O'ndan bunları öğrenemezsin" dedi...
Varlığı, yaşadığı dönem, kitabı yazıp yazmadığı bile tartışmalı olan Sun Tzu'nun Savaş Sanatı eserinin üniversitelerde tartışılıyor, uluslararası ilişkiler derslerinde rehber alınabiliyor olması kitabı oldukça merak ediliyor kılıyor...Demiş ki kendileri ;
" Dostunu yakın tut, düşmanını daha da yakın!"
"Başkasını ve kendini bilirsen sen, yüz kere savaşsan da tehlikeye düşmezsin; başkasını bilmeyip kendini bilirsen bir kazanır bir kaybedersin; ne kendini ne de başkasını bilirsen, girdiğin her savaşta tehlikedesin demektir."
"İnsanlar bir kez birleştiler mi; ne cesurlar tek başlarına öne çıkabilir ne de korkaklar tek başına geri çekilebilir."
"Silahların getireceği zararları kestiremeyenler onları kullanmanın yararlarından habersizdirler."
"İnsanlar doğası itibariyle kötü oldukları için iyi olmayı isterler..."
Benzer konuları merak edenlere;...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)