- İşte pastamız da geldiii!
- Pasta değil ki o, salata.
- Evet, salata ama pasta görünümlü, havuç rendesinden surat yaptım gördüğün gibi.
Doğum günün kutlu olsun Ç Bey.
Sonbahardı Ç'nin doğum gününün kutlandığı akşam, günlerden ve aylardan neydi hatırlamıyordum ama sonbahar olduğuna emindim. Acaba hiç mi paramız yoktu ki, bir pasta almamıştık, hatırlamıyordum. Ama o salataya çok özendiğimi hiç unutmadım. Beyaz marullar, yani göbek marul, en altta domatesler, aralarda turp rendesi, yeşil soğan, havuç rendesinden gülen bir ağız, burun, göz ve saçlar. Ç 'nin ve Değer'in güldüğünü ve bir şeye bozulduğumu hatırlıyorum ama neye? Başka sahne yoktu gözümün önünde. Yıllarca bir akrep burcu bildim Ç' yi, akrep burcundan tanıştığım herkese sempati duydum, akrep burcundan biri ile çıkmaya başladığımda bile, Ç’ye benziyor demiştim içimden. Tuhaf bir biçimde akrep burcunu okudukça, Ç demek böyle dedim, sorma ve düşünme gereği duymadan. Komik, tuhaf bir salaklık. Oysa o bir yengeçmiş. Bu da bana yıllarca ve hala okuduğum burçların ne kadar yalan olduğunu tekrar ve tekrar ispatlıyor ki zaten İngiltere de yapılan bir araştırma da insanların astrolojik takvimlerine göre sınırlandırılan kişilik özelliklerine o grubun üyelerinin çoğunluğunun uymadığının yani burçların gerçeği yansıtmadığının ispatlandığını bile bile üstelik.
Ekonometri; buydu okuduğu, öğrendiği. Ekonomi bilimini inceleyecekti ilerde, matematiksel ve istatiksel olarak. Değer'in bir Arap arkadaşı ara ara matematik çalıştırıyordu bana, hatta özellikle çağırırdık onu, neden Ç hiç çalıştırmamıştı acaba? O zamanlar bunu hiç düşünmemiştim, o zamanlar düşünmediysem şimdi düşünmenin bir manası yoktu aslında. Demek ki o zamanlardan hatırlamadığım bir nedeni olmalıydı. Hiç kız arkadaşından bahsetmezdi, çok az konuşurdu zaten ama kız arkadaşı olmadığına emindim. Ç için bir ara Sabiha' yı düşünmüştüm. Böyle çöpçatanlık da hep aklıma gelirdi, sanki bir benim aklıma geliyormuş gibi hemen birini birine yakıştırırdım. Hem Ç 'yi hem hem Sabiha'yı seviyordum ya ben, neden onlar birbirlerini sevmeyeydiler ki. Evet, Sabiha ile çok iyi anlaşırlar tanıştırmak lazım ikisini demiştim Değer'e. Değer dünden razı. Tanıştırmıştık ta, ama Sabiha ve Ç dalga geçmişti bizimle, sahilde onlar önde biz arkada yürürken çok sonradan öğrenecektim ki kendi aralarında ; " galiba bizi sevgili yapmaya çalışıyorlar" diye konuşup gülüyorlarmış.
" Sevgi, bir kişinin, kendisini bekleyen bir kişinin kendisini beklediğini, bilmesidir." der Oruç Aruoba Bir gün bunu çok daha iyi anlayacaktım. Birini beklemek ne demek, birinin sizi beklediğini bilmek ne demek. Bir gün çok daha iyi anlayacaktım... İnsan yaşlandığını düşünmeye başladığında yaşlanmıştır artık. Artık daha çok geleceğe değil geçmişe bakıyorsa, gelecekte olacaklardan çok geçmişte olmuş olanlar meşgul ediyorsa kafasını, yaşlanıyor demektir evet...
- Pasta değil ki o, salata.
- Evet, salata ama pasta görünümlü, havuç rendesinden surat yaptım gördüğün gibi.
Doğum günün kutlu olsun Ç Bey.
Sonbahardı Ç'nin doğum gününün kutlandığı akşam, günlerden ve aylardan neydi hatırlamıyordum ama sonbahar olduğuna emindim. Acaba hiç mi paramız yoktu ki, bir pasta almamıştık, hatırlamıyordum. Ama o salataya çok özendiğimi hiç unutmadım. Beyaz marullar, yani göbek marul, en altta domatesler, aralarda turp rendesi, yeşil soğan, havuç rendesinden gülen bir ağız, burun, göz ve saçlar. Ç 'nin ve Değer'in güldüğünü ve bir şeye bozulduğumu hatırlıyorum ama neye? Başka sahne yoktu gözümün önünde. Yıllarca bir akrep burcu bildim Ç' yi, akrep burcundan tanıştığım herkese sempati duydum, akrep burcundan biri ile çıkmaya başladığımda bile, Ç’ye benziyor demiştim içimden. Tuhaf bir biçimde akrep burcunu okudukça, Ç demek böyle dedim, sorma ve düşünme gereği duymadan. Komik, tuhaf bir salaklık. Oysa o bir yengeçmiş. Bu da bana yıllarca ve hala okuduğum burçların ne kadar yalan olduğunu tekrar ve tekrar ispatlıyor ki zaten İngiltere de yapılan bir araştırma da insanların astrolojik takvimlerine göre sınırlandırılan kişilik özelliklerine o grubun üyelerinin çoğunluğunun uymadığının yani burçların gerçeği yansıtmadığının ispatlandığını bile bile üstelik.
Ekonometri; buydu okuduğu, öğrendiği. Ekonomi bilimini inceleyecekti ilerde, matematiksel ve istatiksel olarak. Değer'in bir Arap arkadaşı ara ara matematik çalıştırıyordu bana, hatta özellikle çağırırdık onu, neden Ç hiç çalıştırmamıştı acaba? O zamanlar bunu hiç düşünmemiştim, o zamanlar düşünmediysem şimdi düşünmenin bir manası yoktu aslında. Demek ki o zamanlardan hatırlamadığım bir nedeni olmalıydı. Hiç kız arkadaşından bahsetmezdi, çok az konuşurdu zaten ama kız arkadaşı olmadığına emindim. Ç için bir ara Sabiha' yı düşünmüştüm. Böyle çöpçatanlık da hep aklıma gelirdi, sanki bir benim aklıma geliyormuş gibi hemen birini birine yakıştırırdım. Hem Ç 'yi hem hem Sabiha'yı seviyordum ya ben, neden onlar birbirlerini sevmeyeydiler ki. Evet, Sabiha ile çok iyi anlaşırlar tanıştırmak lazım ikisini demiştim Değer'e. Değer dünden razı. Tanıştırmıştık ta, ama Sabiha ve Ç dalga geçmişti bizimle, sahilde onlar önde biz arkada yürürken çok sonradan öğrenecektim ki kendi aralarında ; " galiba bizi sevgili yapmaya çalışıyorlar" diye konuşup gülüyorlarmış.
" Sevgi, bir kişinin, kendisini bekleyen bir kişinin kendisini beklediğini, bilmesidir." der Oruç Aruoba Bir gün bunu çok daha iyi anlayacaktım. Birini beklemek ne demek, birinin sizi beklediğini bilmek ne demek. Bir gün çok daha iyi anlayacaktım... İnsan yaşlandığını düşünmeye başladığında yaşlanmıştır artık. Artık daha çok geleceğe değil geçmişe bakıyorsa, gelecekte olacaklardan çok geçmişte olmuş olanlar meşgul ediyorsa kafasını, yaşlanıyor demektir evet...