Zaman konusuyla ilgili bu kaçıncı yazım hatırlamıyorum. Bir algım birden yüzüme burdu bugün, yine yazayım zamanı dedim. Sağolsun sevgili Ceren 'in sorularını düşünürken, geçmişte de zaman hakkında -aslında boş boş- düşünürken, onu ne kadar yok saydığımı fark ettim. Sanırım ölümlü bir canlının yapabileceği en büyük hatayı yapmışım... Bravo bana yani.
"Sınırlı zamanın olduğunu asla unutma", yazmışsın ya sevgili Ceren, bir an durdum. Öyle ya, sınırlıydı, değil mi! Sınavlarda, toplantılarda, bir yere yetişirken, bir yerden ayrılırken zaman aklıma geldi mi elim ayağıma dolanıyor. Mesela daha sınavın bitmesine yirmi dakika vardır, aman! yirmi dakika kalmış diyerek bir saate bir soruya bakar kalarak süreyi doldururum. Son bir dakika kalmıştır gideceğim yere, daha zaman var derim. Kafamda aranacak insanlar, gidilecek yerler, hele de karar verilecek işler, eylemler ve daha neler neler için hep daha zaman vardır gelecekte?!. Zamanla ölçülen bir şey yok da, sanki ben yapacağımı edeceğimi ne zaman nasıl bitirirsem öyle/ydi hayat. Öyle olmalıymış gibi. Kötü oldu zamanı yok saydığımı netleştirmem. En azından farkında olmadan dolaşıyordum ortalıklarda, şimdi farkında olarak dolaşacağım, o kötü.
Ben Kedim Yatağım-Sezen Aksu