22 Ekim 2015

Sınırlarımızı Gösterebilmek Üzerine

Ülkemiz gündemindeki önemli sosyal stres konularından biri olan erkeğin kadına uyguladığı şiddet, uygulayan ve uygulanan olarak temelde iki taraflı bir eylemdir. Öyle ki, şiddetin sürekliliği, zararının boyutları, etkilediği çevre kişiler onu iki kişiden daha geniş alanlara yaymaktadır.  

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsünün ASPB'nin mali desteği ile yaptığı "2015, Kadına Yönelik Aile içi Şiddet Araştırmasının sonuçları, erkeğin şiddet ve kadına bakışı bakımından tahmin edilen sonuçları vermekle birlikte, başka bir açıdan daha önemli ve üzerinde durulmasını gerektirmektedir. 
"Türkiye genelinde, evlenmiş kadınların yüzde 43’ü “kadın, herhangi bir konuda eşiyle aynı fikirde değilse tartışmamalı ve susmalıdır” ifadesine, evlenmiş kadınların yüzde 42’si ise “kadının tavır ve davranışlarından ailenin erkekleri sorumludur” ifadesine katıldığını belirtirken, yine evlenmiş kadınların yüzde 27’si “çocukları terbiye etmek için bazen dövmek gerekebilir” ifadesine katılmıştır. Buna karşın evlenmiş kadınların yüzde 68’i “kadın elindeki parayı kendi istediği gibi harcayabilmelidir” ve evlenmiş kadınların yüzde 71’i “yemek, bulaşık, çamaşır ve ütü gibi ev işlerini erkekler de de yapmalıdır” ifadelerine katıldıklarını belirtmişlerdir.
Şiddet düzeyinin yerleşim yerine göre önemli bir farklılık göstermemesine rağmen, dikkat çekici bir bulgu olarak tutumlar açısından kadının yaşadığı yerleşim yeri önemli bir farklılık yaratmaktadır. Kadınların refah düzeyine göre toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin tutumlarda görülen farklılaşma yine şiddet düzeyindeki farklılaşmadan daha belirgindir." 
Evlenmiş kadınların fiziksel şiddete yönelik tutumunun irdelendiği modülde yer alan şiddete gerekçe olarak gösterilen durumlar arasında aldatma ve aldatma şüphesi gerekçe olma açısından en fazla onaylanan durumlardır.
"Evlenmiş kadınların yüzde 36’sı, kadının eşini aldatması durumunda erkeğin eşini dövmesini doğru bulduğunu belirtmiştir. Benzer şekilde aldatma şüphesi de kadınların yüzde 18’i tarafından şiddete gerekçe olarak onaylanmaktadır. Özellikle 15-24 yaş grubundaki evlenmiş genç kadınlar arasında bu tutumun daha fazla onaylanıyor olması (aldatma durumunda yüzde 47, aldatma şüphesinde yüzde 20) dikkat çekicidir. Evlenmiş kadınların yüzde 58’i hiçbir gerekçe ile erkeğin eşini dövmesini onaylamaz iken, bu oran yerleşim yerine ve bölgelere büyük değişiklikler göstermektedir.  
Fiziksel şiddete gerekçe olarak gösterilen davranışlarda da kırda ve kentte yaşayan kadınların tutumlarında önemli bir farklılık vardır. Tutumlardaki bölgesel farklılıklar, şiddet düzeyinde gözlenen bölgesel farklılıktan daha belirgindir. Özellikle yüksek refah düzeyindeki kadınlarda yüzde 70, lisans ve lisan üstü eğitimi olan kadınlarda ise şiddete hiçbir durumu gerekçe olarak görmeme yüzde 84 düzeyine çıkmaktadır." 
Cinsel ilişkinin kadının isteği dışında gerçekleşmesi en temel cinsel şiddet davranışlarındandır. Evli bir kadının cinsel ilişkiyi reddedebileceği çeşitli durumların sıralandığı modülle toplanan veri analiz edildiğinde;
"Evlenmiş kadınların yüzde 86’sının kadının istemediği durumda cinsel ilişkiyi reddedebileceğini ifade ettiği görülmektedir. Evlenmiş kadınlar arasında en yaygın kabul edilen durum ise, sağlık sorunu olduğunda kadının cinsel ilişkiyi reddedebileceği düşüncesidir (yüzde 95)Sosyal ve demografik özelliklere göre evli kadınların cinsel ilişkiyi reddebileceği durumlara ilişkin yüzdeler, eğitim ve refah düzeyi değişkenleri ayrımında farklılık göstermektedir." 
Yorum olarak söyleyeceğim şudur ki; şiddeti külliyen, olgu olarak reddedemedikçe, intikam, kötülerin ıslahı, hak edenin terbiyesi tanımlarından çıkarmadıkça onunla mücadele de eksik kalıyoruz. Diğer yandan, kadın olarak her şeyden önce yapılan muameleye sırf, sadece var oluşumuzdan kaynaklı değerimiz üzerinden bakmaya bir an evvel başlamalıyız. Toplumun rolleri, yakıştırmaları, kabulleri ile sebepsiz ve bahanesiz kendimizi  "yeri ve konusu geldiğinde şiddet uygulanabilir" olmaktan çıkarmalıyız...

10 yorum:

  1. yürekten ve tamamen büyük inançla ve yaşama bakış açımla katılıyorum yorumuna.ayrıca teşekkürler şahane yayınına.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar:-)
      Rica ederim, keşke yazmakla etkileyebilsek aksi düşünen kadınları özellikle...
      Sevgiler, Keyifli hafta sonları olsun,

      Sil
  2. Ben de yazıyı sonuna dek okudum ve şahsi görüşünü belirttiğin kısma katılıyorum. Bahanesiz, gerekçesiz, koşulsuz olmalı birtakım karşı duruşlar. Bana göre - sana göre'ye açık olmayacak kadar ciddi meselelerde öyle olmalı. Şiddet gibi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen sevgili söz sanatı. Kadınlar kendilerine yapılan davranışları bir kere önce hak olarak görmemeli...
      Sevgilerx

      Sil
  3. Yorumuna yürekten katılıyorum canım. Bu istatistikler değişir mi bilmiyorum ama ülkenin haline baktıkça içimi bir karanlık kaplıyor. Terör, taciz, kadın cinayetleri, fakirlik... Yine de umudu kesmemeli tabi, hayat olduğu sürece umut var ❤

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayat olduğu sürece umut var. Fakat bu yönde çalışmak, çabalamak, düşünmek gerekiyor sanırım.
      Selamlar, Sevgiler, teşekkür ederim. :-)

      Sil
  4. Sevgili Aze ;
    Yorumuna altını çizerek katılıyorum ...
    Emeğine sağlık

    YanıtlaSil
  5. Rakamlara inanamaz gözlerle baktım ve babacığımı rahmetle andım beni seve koklaya, kendine saygılı ve kimseye muhtaç olmayan bir birey olarak büyüttüğü için.

    Zincirleme giden bir aksiyon bu.Ben öyle yetiştim, benim oğluşlarım kadın olarak beni görerek yetişiyorlar. Ailenin olmadığı yerde işe eğitim kurumları giriyor. İşte düzgün eğitim şart cümlesine ulaşıyoruz yeniden... Ufff...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de en çok bu sonuçlara şaşırdım nedense. Oysa çevremde pek çok böyle düşünen kadınlar...
      Zincirleme doğru. Umarım böyle geldim böyle gitmemeliyim diyebilen kadınların sayısı artar..
      Sevgiler, selamlar,

      Sil