"... Ne diyordum, dünyanın düşünceleri yoktur. Otların canı sıkılmaz. Kurşun kalem kendini ağaç sanır. Ufuk, hüthüt kuşu. Seni bilmem, bir söylene dönüşmek içindir dünya. Onun için başka bir son yok. Bir söylene dönüşmek, bir söylen olmak ! Sonsuzluk dediğimiz budur... " (İlhan Berk)
Budur aslında olay. Ağaçlar mesela, sessiz tanıklarıdır olan bitenlerin ve sen farkında olmasan da yanındadırlar, nefes alırlar/verirler, yaşarlar/ölürler. Sadece varolurlar, yamaçta gördüğün Taş gibi. Ama Taş bilirsin ki sen öldüğünde de orda olacaktır aksine ağacın.
YanıtlaSilağaçlar da gezmek istemez kök salmaktan memnundurlar ;)
YanıtlaSilİnsan var olduğunca dünya bir mit olacaktır ama. Ya da başka bir bilinç! Bu anlamda sonsuzluk kavramına katılmıyorum ben yine de.
YanıtlaSilSonsuzluk senin bilincinin eseri. Anlamlandırma çabası hepsi de. Can sıkıntısı, bunalma, kök salma sana yapışıklar, Taş'a veya Ağaç'a değil. Belki de konuşmamak yazmamak lazım. Bilmiyorum...
YanıtlaSilOnu diyorum ben de; sonsuzluk yoktur. Dünyanın kendi kendisi için kendisi,kendisinin var olduğundan haberdar olmadığından, onu bir mit olarak gören bizler, bilinçler, yok olunca, mit de olmayacaktır dedim bende.
YanıtlaSil
YanıtlaSilNe diyordu Bilge Kağan:
"Zamanı (sadece) Tanrı yaşar."
Başlangıç da, son da bize mahsus.
YanıtlaSilNe diyordu Bilge Kağan:
"Zamanı (sadece) Tanrı yaşar."
Başlangıç da, son da bize mahsus.
Çok güzel demiş.!
YanıtlaSil