Levent çarşıya sık sık yolum düşüyor son günlerde. Tıpkı on yirmi yıl önce öğle tatillerinde oturduğumuz gibi oturuyorum gelip gittikçe meydanda. İstanbul'un nadide meydanlarından biridir Levent çarşı. Her zaman düşündüğüm gibi, nereye gitti o aradaki koca yıllar diye düşündüm bugün de çarşının ortasındaki banklarda. Ve bugün düşündüklerim nereden geldi hayatıma, böyle dedim. Hayatım boyunca dedemle babam arasında bir seçim yaptım. Ne zaman dedem desem hayat bana babamı hatırlattı. Çok güzel bir semt meydanıdır Levent çarşı. Kurgulanmış bir film seti gibi her şey yerli yerindedir.
Yorgunluğumu, bezginliğimi ve sırtımdaki bilgisayarı bahane ederek Levent'ten Beylerbeyi'ne taksiye bindim. Arabeskin en kötü örneklerinden biri çalıyordu, değiştir misiniz demedim; "şu mezarda yatan benim sevgilim" diyen çok kötü bir ses ve müzikle Avrupa'dan Asya'ya geçebilirdim, bunu yapabilirdim.
İstanbul uzun yıllardır olduğu gibi baharı yok sayarak kıştan yaza atlamış. Köprünün üstünden geçerken gördüğüm manzaraya dönüp, ben de olsam buradan atlayarak intihar ederdim, diye düşündüm. O kadar güzeldi!
Şimdi, Beylerbeyi'nde muhtemelen her çalışanın görmek isteyeceği bir manzaraya bakarak çalışıyorum. Köprüden bir taksi geçiyor. Bir kadın camdan el sallıyor. Ben de ona el sallıyorum. Dedemin at üstünden bana, sen yürüyemezsin atın yanında gelme kızım, deyişini hatırlıyorum. Gülümsüyorum elbet. Köprünün üzerinden geçen taksi geçip gitmesine ramak kala duruyor.
Yorgunluğumu, bezginliğimi ve sırtımdaki bilgisayarı bahane ederek Levent'ten Beylerbeyi'ne taksiye bindim. Arabeskin en kötü örneklerinden biri çalıyordu, değiştir misiniz demedim; "şu mezarda yatan benim sevgilim" diyen çok kötü bir ses ve müzikle Avrupa'dan Asya'ya geçebilirdim, bunu yapabilirdim.
İstanbul uzun yıllardır olduğu gibi baharı yok sayarak kıştan yaza atlamış. Köprünün üstünden geçerken gördüğüm manzaraya dönüp, ben de olsam buradan atlayarak intihar ederdim, diye düşündüm. O kadar güzeldi!
Şimdi, Beylerbeyi'nde muhtemelen her çalışanın görmek isteyeceği bir manzaraya bakarak çalışıyorum. Köprüden bir taksi geçiyor. Bir kadın camdan el sallıyor. Ben de ona el sallıyorum. Dedemin at üstünden bana, sen yürüyemezsin atın yanında gelme kızım, deyişini hatırlıyorum. Gülümsüyorum elbet. Köprünün üzerinden geçen taksi geçip gitmesine ramak kala duruyor.
Değişik duygular içindesiniz anlaşılan. Allah kolaylıklar versin.
YanıtlaSilAhaha, ay güldüm ama, samimi yorumunuza teşekkür ederim. Korkmuş gibisiniz. İnsan çok güçlü bir varlıktır:-)
SilÇok teşekkür ederim.:)
SilBu manzarayla nasıl çalışılır ki:) kayar gider insanın aklı..
YanıtlaSilÇalıştım valla, Güneş sürekli oturduğum masaya geldiğinden yer değiştirmek olmasa daha verimli çallışabilirdim:-)
SilBol esintili, deniz kokulu çalışma odası, daha
YanıtlaSilne istenir ki. hayallere de çok açık, iş bitmez burada :)
:-) Daha verimli olabilirdim tabi ama yine de çalıştım ama bitmedi tabe:-)
SilLevent çarşıyı çok severim. Oradaki dükkanların uzun yıllardır değişmemesi özellikle çok hoşuma gider.
YanıtlaSilAynen işte, benim de sevdiğim yanı ilk önce bu galiba. Mekanların aynı kalması iyi geliyor insana.
SilKuzum, iyi misin?
YanıtlaSilO gün hiç iyi değildim. Şimdi biraz daha iyiyim...
Silİki yıldır adam akıllı bir tatil yapmadım. Nedense bu senenin yazında da evden çıkasım yok. Bakalım... Sanki bunun sonu fena olacak gibi... Seneye Şubat'ta uzun bir Güney Amerika dönüp dolaşıyor kafamın içinde:-)))