Küba yoksul bir ülkedir tanımlamasının aslında nasıl yanlış olduğunu farkettim dün gece. Küba'ya giden bir arkadaşımızın bize gezi detayları ve Küba hakkında yaptığı sunumdan sonra; bizim için yoksulluk görüntüsünde olan şeylerinin yoksulluktan ziyade farklılık olduğunu anladım. Farklı bir anlayış ve farklı bir hayatları var, yoksul olan bizleriz. Bizim için yoksulluk, işsizlik, gelir dağılımında eşitsizlik ve yetersiz ücretler sonucunda sürekli bir gelecek ve belirsizlik kaygısıyla yaşamak, bunun stresinin verdiği kaygı ve mutsuzlukla baş edebilmenin yollarını aramak, çocuğumuzu istediğimiz gibi, iyi olduğunu düşündüğümüz bir okulda okutamamak, kendimiz ve ailemiz için gerekli ana besinleri alamamak, sağlığa erişim, barınma gibi ihtiyaçları temel düzeyde dahi kimi zaman karşılayamamak. Hiyerarşide hep yukarıda tutulan, bizi daha da yoksullaştıran kültür sanat ihtiyaçlarına hiç girmiyorum. Buraya kadar hem fikir olduğumuza eminim. Küba içinse daha konforlu bir eve, daha yeni bir arabaya ya da belki bir arabaya, sürekli yeni ve değişen kıyafetlere vesaire sahip olamamak yoksulluk. Ki sahip olabilecekleri pek çok şeye de biz diğer dünyalıların kısıtlamaları sonucu erişemiyorlar. Bir yetersizlik, eksiklik, kurtulunması gerekli, bir gün değişecek umuduyla ömürlerin tükendiği bir durum da değil onlar için bu farklılık. Öyle ki; Küba vatandaşı olmak büyük bir onur ve gurur(muş).
Haydi Küba'da yaşayalım mı diyorsunuz? Maalesef. Küba vatandaşlık hakkı özel durumlar dışında sadece doğumla elde edilmekte. Bir Küba vatandaşı ile evlenerek oturma izni almak mümkün ama vatandaşlık, hayır. Devrim sonrasında vatandaşlık özel durumlar çalıştırılarak sadece iki kişiye verilmiş: Ernesto "Che" Guavera ve Gabriel Garcia Marquez. Çıtanın nerede olduğunun altını çizmeme gerek yok sanırım ama bırakınız keyifle çizeyim.
The Self Century belgeselini şiddetle tavsiye ederim. Çünkü satın aldığımız ürün ve hizmetleri neden ihtiyacımız zannettiğimizi, ihtiyacımız olmayan pek çok şeye sahip olabilmek için nasıl canımızı dişimize taktığımızı (taktırıldığımızı) çok açık anlatmış.
Haydi Küba'da yaşayalım mı diyorsunuz? Maalesef. Küba vatandaşlık hakkı özel durumlar dışında sadece doğumla elde edilmekte. Bir Küba vatandaşı ile evlenerek oturma izni almak mümkün ama vatandaşlık, hayır. Devrim sonrasında vatandaşlık özel durumlar çalıştırılarak sadece iki kişiye verilmiş: Ernesto "Che" Guavera ve Gabriel Garcia Marquez. Çıtanın nerede olduğunun altını çizmeme gerek yok sanırım ama bırakınız keyifle çizeyim.
The Self Century belgeselini şiddetle tavsiye ederim. Çünkü satın aldığımız ürün ve hizmetleri neden ihtiyacımız zannettiğimizi, ihtiyacımız olmayan pek çok şeye sahip olabilmek için nasıl canımızı dişimize taktığımızı (taktırıldığımızı) çok açık anlatmış.
Duymadığım bilgilerdi. Çok teşekkürler.
YanıtlayınSilNe demek:-)
SilMerhaba. Boloğunuzu takip ettim sizi de beklerim
YanıtlayınSilPeki:-)
Silİhtiyaçlar sınırlıdır, arzular sınırsız.
YanıtlayınSilBu arada Fidel ile Gabo, Fidel öğrenciyken Kolombiya'ya gelip de bir halk isyanına denk gelince tanışmışlar:)
Aynen, arzular sınırsız:-)
SilOkudun tabi kitabı, topladın tüm anıları. :-) Ben de okuyacağım bu yaz muhtemelen...
Selamlar,
:))
SilÇıta hakkaten arştaymış! İhtiyaçlar meselesi, derin mevzu..
YanıtlayınSilHehe, benim de en çok çıta dikkatimi çekti:-)
SilDaha çok şey isterken içimizdeki yoksulluk artıyor farkında değiliz.
YanıtlayınSilFarkındayız da umursamıyoruz gibi me geliyor.
SilSelamlar,