Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Huzur' u, Mümtaz ve Nuran der ki;
Devam edecek...
- Asıl mühim olan şey insandır. Gerisinden bana ne?... Belki bir insan hayatı zamanın fırınında ateşe attığımız bir kağıt kadar çabuk yanıyor. Belki hayat, hakikaten bazı filozofların dediği gibi, gülünç bir oyundur. Tam bir ümitsizlik içinde bir yığın karar kılıklı tereddüt ve küçük, ümitsiz savunmalardır, hattâ hülyadır. Ama, gerçekten yaşamış bir insanın ömrü yine mühim bir şeydir. Çünkü ne kadar gülünç olursa olsun, biz yine hayatı tam inkar edemiyoruz. Onda kafamızın vehimleri olsa bile, iyi, kötü diye kıymetler arıyoruz. Aşka, ihtirasa yer veriyoruz. Sanatkârcasına yaşamanın, küçük hesap ve israflarda kaybolmanın farklarını buluyoruz.Evet, "huzur" dan anladığımız bu olsa gerek... Hadiselerin oyuncağı olarak, büyük işler yaptığımızı sanarak, saadetin ne olduğunu gözden ırak tutarak, "huzursuzluk" için de huzuru bulduğumuzu sanmak...
- Peki, ya hareket... Nuran eliyle bir işaret yaptı. Aksiyon manasına söylüyorum. Büyük yollarda kendisini denemek.
Mümtaz şüphe içindeydi:
- Yolun büyüğü, küçüğü yoktur. Bizim yürüyüşümüz ve adımlarımız vardır. Fatih, yirmi bir yaşında İstanbul'u fethetmiş. Descartes da yirmi dört yaşında felsefesini yapar. İstanbul bir kere fethedilir. Usul Üzerine Konuşma da bir kere yazılır. Fakat dünya da milyonlarca yirmi bir, yirmi dört yaşında insan vardır. Fatih veya Descartes değillerdir, diye ölsünler mi? Kesif yaşasınlar yeter. Yani büyük yollar dediğiniz şeyin büyüklüğü bizim içimizdedir. Nuran dikkatle genç adama bakıyordu:
- Hareket, hareketten bahsetmiyorsunuz?
- Bahsettim işte... Herkes, bir şey yapmağa mecbur. Herkesin bir talihi var. Ne bileyim, ben, bu talihi kendinden, iç dünyasından bir şeyler katarak yaşamğı seviyorum. Yani sanatı seviyorum.- Hakikaten hiçbir büyük işe hevesiniz yok mu?
- Büyük işe, hayır... Fakat bir işim olduğunu biliyorsunuz. Bunu yapıyorum, o kadar.
Büyükten korkuyordu. O tehlikeli bir şeydi. Çünkü çok defa hayatın dışına çıkmakla oluyordu. Yahut insan serbest düşünceyi kaybediyor, hâdiselerin oyuncağı oluyordu.- O zaman insan kendisinin ve hâdiselerin ağında kayboluyor. Hakikatte bu konserde büyük küçük yoktur. Herşey ve herkes vardır... Tıpkı etrafımız gibi. Hangi dalgayı, hangi ışığı atabilirsiniz. Onlar kendiliğinden yanarlar, sönerler... Gelirler, giderler, tezgah durmadan işler. Fakat siz niçin saadeti aramıyorsunuz da büyük işi arıyorsunuz!
Nuran' ın cevabı onu şaşırttı:
- İnsanlar o zaman kendilerini daha rahat hissediyorlar!
Devam edecek...
Çok iyi. :)) Devamını istekle bekliyorum.
YanıtlaSilEvet, bence de. Yazacağım.
SilSevgiler:)