Bu hafta son ders yapılacak. Şimdi yazacaklarım geçen hafta gidemediğim dersin arkadaşımdan aldığım notları. Sekiz haftalık koca program da böylelikle bitmiş oluyor. Zalim zaman... Ve de lütuf olan zaman...
Gelelim dersin notlarına;
Metafor: Neye benzediğini söylemeden yalnızca benzettiğinde oluyor. Örnek: Uzun ince bir yoldayım: Yolu hayata benzetmek. Yunanca bir kelime olan metafor değiştirmek anlamına gelen' meta' ve taşımak anlamına gelen 'pherein' sözcüklerinden meydana geliyor. Anlamı bir yere taşımak için araç yani. Ama dile çok yerleşmiş, neredeyse deyimleşmiş metaforlar da var. 'Kafam kazan gibi'
Simge: Belirli değil, bağlama göre, muğlak.
İşaret: Genel geçer, kabul görmüş.
Anoloji ve benzetme temelde aynı. Alegori ise daha sistematik. Alegoriye örnek: Hayvan Çiftliği romanı. Her hayvanın gerçek hayatta bir karşılığı var. Alegorinin ilk amacı açıkça yazılamayan şeyleri gizlemektir. Narnia Günlükleri Hristiyanlık alegorisi örneğin. Hem düz okuyabilir hem de anlam çıkarabilirsin.
Metanomi (mecaz-ı mürsel) : Ad aktarması yapılırken herhangi bir varlık ya da nesne anlatılmak istendiğinde, onun bir parçasından bahsetmek. Örneğin; Beyaz Saray'ın yaptığı açıklamada ...
İroni: Söylediğinin tersini söyleme. Tersinleme. Sözel ironi; Bravo! Çok zekisin. Durum ironsi; meteoroloji uzmanının yağmurda ölmesi. Dramatik iron; kahraman herşeyin iyi gittiğini sanıyor ama biz birazdan öleceğini biliyoruz. Bunu okuyucuya sezdirmenin bir çok yolu var. Kozmik ironi; her şey sonunda kötüye gider. Tanrı herşeyi bitirecek.
Ödev; "Salinger'ın ya da Le Guin'in öyküsünde olduğu gibi bir metafor ya da simge üzerine, ya da Barthelme'ninki gibi bir durum ironisi ya da dramatik ironi üzerine bir öykü kurmak. Ama eğer konuya yeterince hakim olmadığınızı düşünüyorsanız, son ders kıyağı, kafanıza göre bir öykü yazabilirsiniz! "
Ben maalesef hiç birini yazamayacağım galiba. Neredeyse okuma-yazma bilmiyormuş gibi hissediyorum bu günlerde kendimi bu konuda, ne yazık ki. Ama yazacağım az bir zaman sonra, okuyacağım da söylenenleri. Kendime ödevim olsun…
Şiir arıyordum kitaplıkta. -Sanırım bakın bu bir metanomi oldu. Şiir kitabı demek istediğimi herkes anladı değil mi? Eskiden, aldığım kitapları kapladığımı fark ettim. Bildiğiniz şeffaf, yumuşak jelatinle özene bezene kaplamışım. Hatırlıyorum, akşamları evde yere bağdaş kurup bir yandan müzik dinliyor bir yandan kitapları kaplıyordum. Keşke daha fazla okusaymışım kaplayacağıma… Kitaplardan Louis Aragon'u şiirlerden "Mutlu Aşk Yoktur" u seçtim. Kim bilmez Aragon'un Elsa'ya olan aşkını değil mi? Karısına olan aşkına nice kitaplar, şiirler yazmış bir adam neden "mutlu aşk yoktur" der ki... " Zaman sensin" demiştir mesela Elsa'ya... Sonra, yine kapladıklarımdan Oscar Wilde ve Aforizmalarına geçtim. Komik adammış bu Oscar Wilde bence. Mesela;
"Bir evlenme teklifinde gerçekten romantik hiçbir yan göremiyorum. Kabul edilmesi mümkündür. Sanırım, bu en sık görülen durumdur. O zaman tüm heyecan kayboluyor. Belirsizlik, aşk macerasının özünün ta kendisidir.
"Azıcık olasılık dışı olmak her zaman gereklidir."
"İnsanlar durmadan kesin inançlara sahip olmanın iyi bir şey olduğunu söylüyorlar. Şüphenin çok daha ince ve keskin güzelliğini tamamen unutmuşa benziyorlar. İnanmak oldukça vasat bir eylemdir. Şüphe duymak ise insan zihnini yoğun bir biçimde meşgul eder. Uyanık olmak, yaşamaktır. Kesinliğin beşiğinde sallanmak ise ölüm."
"Kehanet diye bir şey yoktur. Kader bize haberciler göndermiyor. Bunu yapmayacak kadar kurnaz ya da gaddardır."
"Ağlamak, güzel kadınların sığınağı, güzel olmayan kadınların ise yıkımıdır."
"Ben daima, evlenmek isteyen bir adamın ya her şeyi bildiğini ya da hiçbir şeyi bilmediğini düşünmüşümdür."
"Kişisel sorunlarım canımı aşırı derecede sıkıyor. Ben başkalarınınkini tercih ediyorum."
"Toplum suçluyu genellikle affeder, fakat hayalperesti asla affetmez."
"Tüm kadınlar sonunda annelerine benzerler: Bu onların dramıdır. Erkekler için böyle bir durum asla söz konusu olamaz: Bu da onların dramıdır."
"Koşullar hayatın bize indirdiği kırbaç darbeleridir. Bazılarımız bu darbeleri fildişi beyazlığındaki çıplak omuzlarında hissetmek zorunda kalırken, diğerlerine paltolarını giyme izni veriliyor-işte tek fark bu."
"Yaşamak dünyada en nadir şeydir. İnsanların büyük çoğunluğu var oluyorlar-hepsi bu."
not: Nereden çıktı bu yazılar derseniz; işte burası.
Gelelim dersin notlarına;
Metafor: Neye benzediğini söylemeden yalnızca benzettiğinde oluyor. Örnek: Uzun ince bir yoldayım: Yolu hayata benzetmek. Yunanca bir kelime olan metafor değiştirmek anlamına gelen' meta' ve taşımak anlamına gelen 'pherein' sözcüklerinden meydana geliyor. Anlamı bir yere taşımak için araç yani. Ama dile çok yerleşmiş, neredeyse deyimleşmiş metaforlar da var. 'Kafam kazan gibi'
Simge: Belirli değil, bağlama göre, muğlak.
İşaret: Genel geçer, kabul görmüş.
Anoloji ve benzetme temelde aynı. Alegori ise daha sistematik. Alegoriye örnek: Hayvan Çiftliği romanı. Her hayvanın gerçek hayatta bir karşılığı var. Alegorinin ilk amacı açıkça yazılamayan şeyleri gizlemektir. Narnia Günlükleri Hristiyanlık alegorisi örneğin. Hem düz okuyabilir hem de anlam çıkarabilirsin.
Metanomi (mecaz-ı mürsel) : Ad aktarması yapılırken herhangi bir varlık ya da nesne anlatılmak istendiğinde, onun bir parçasından bahsetmek. Örneğin; Beyaz Saray'ın yaptığı açıklamada ...
İroni: Söylediğinin tersini söyleme. Tersinleme. Sözel ironi; Bravo! Çok zekisin. Durum ironsi; meteoroloji uzmanının yağmurda ölmesi. Dramatik iron; kahraman herşeyin iyi gittiğini sanıyor ama biz birazdan öleceğini biliyoruz. Bunu okuyucuya sezdirmenin bir çok yolu var. Kozmik ironi; her şey sonunda kötüye gider. Tanrı herşeyi bitirecek.
Ödev; "Salinger'ın ya da Le Guin'in öyküsünde olduğu gibi bir metafor ya da simge üzerine, ya da Barthelme'ninki gibi bir durum ironisi ya da dramatik ironi üzerine bir öykü kurmak. Ama eğer konuya yeterince hakim olmadığınızı düşünüyorsanız, son ders kıyağı, kafanıza göre bir öykü yazabilirsiniz! "
Ben maalesef hiç birini yazamayacağım galiba. Neredeyse okuma-yazma bilmiyormuş gibi hissediyorum bu günlerde kendimi bu konuda, ne yazık ki. Ama yazacağım az bir zaman sonra, okuyacağım da söylenenleri. Kendime ödevim olsun…
Şiir arıyordum kitaplıkta. -Sanırım bakın bu bir metanomi oldu. Şiir kitabı demek istediğimi herkes anladı değil mi? Eskiden, aldığım kitapları kapladığımı fark ettim. Bildiğiniz şeffaf, yumuşak jelatinle özene bezene kaplamışım. Hatırlıyorum, akşamları evde yere bağdaş kurup bir yandan müzik dinliyor bir yandan kitapları kaplıyordum. Keşke daha fazla okusaymışım kaplayacağıma… Kitaplardan Louis Aragon'u şiirlerden "Mutlu Aşk Yoktur" u seçtim. Kim bilmez Aragon'un Elsa'ya olan aşkını değil mi? Karısına olan aşkına nice kitaplar, şiirler yazmış bir adam neden "mutlu aşk yoktur" der ki... " Zaman sensin" demiştir mesela Elsa'ya... Sonra, yine kapladıklarımdan Oscar Wilde ve Aforizmalarına geçtim. Komik adammış bu Oscar Wilde bence. Mesela;
"Bir evlenme teklifinde gerçekten romantik hiçbir yan göremiyorum. Kabul edilmesi mümkündür. Sanırım, bu en sık görülen durumdur. O zaman tüm heyecan kayboluyor. Belirsizlik, aşk macerasının özünün ta kendisidir.
"Azıcık olasılık dışı olmak her zaman gereklidir."
"İnsanlar durmadan kesin inançlara sahip olmanın iyi bir şey olduğunu söylüyorlar. Şüphenin çok daha ince ve keskin güzelliğini tamamen unutmuşa benziyorlar. İnanmak oldukça vasat bir eylemdir. Şüphe duymak ise insan zihnini yoğun bir biçimde meşgul eder. Uyanık olmak, yaşamaktır. Kesinliğin beşiğinde sallanmak ise ölüm."
"Kehanet diye bir şey yoktur. Kader bize haberciler göndermiyor. Bunu yapmayacak kadar kurnaz ya da gaddardır."
"Ağlamak, güzel kadınların sığınağı, güzel olmayan kadınların ise yıkımıdır."
"Ben daima, evlenmek isteyen bir adamın ya her şeyi bildiğini ya da hiçbir şeyi bilmediğini düşünmüşümdür."
"Kişisel sorunlarım canımı aşırı derecede sıkıyor. Ben başkalarınınkini tercih ediyorum."
"Toplum suçluyu genellikle affeder, fakat hayalperesti asla affetmez."
"Tüm kadınlar sonunda annelerine benzerler: Bu onların dramıdır. Erkekler için böyle bir durum asla söz konusu olamaz: Bu da onların dramıdır."
"Koşullar hayatın bize indirdiği kırbaç darbeleridir. Bazılarımız bu darbeleri fildişi beyazlığındaki çıplak omuzlarında hissetmek zorunda kalırken, diğerlerine paltolarını giyme izni veriliyor-işte tek fark bu."
"Yaşamak dünyada en nadir şeydir. İnsanların büyük çoğunluğu var oluyorlar-hepsi bu."
not: Nereden çıktı bu yazılar derseniz; işte burası.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder