14 Nisan 2012

Bir Varmış Bir Yokmuş...

Masallara inanmalı insan...Bir varmış bir yokmuş diye başlayan masallara en çok ; geçmişimiz değil mi o ? Artık mış mış lı geçmiş zamanımıza işte... Kötü kralların, cadı kraliçelerin, üvey annelerin, gelmeyen prenslerin olduğu...Masallara inanmalı insan; hep mutlu son beklediğimiz geleceğimiz değil mi o ? Yine de son olacağını bildiğimiz... Kaf dağının arkasındaki anka kuşunun varlığına inanmalı insan, görmediğimiz, göremediğimiz bir yer olduğuna inanmıyor muyuz ? Mutluluğun yalan , duyguların geçici olduğuna inanıyoruz da masallara neden inanmıyoruz ? Uzak diyarlarda olan boş yeşilli çayırlara gidilebilen uçan halılara, şişko lamba cinlerine, vaad edilen dileklere inanmıyoruz tamam da,  çikolatadan yapılma evlere, cücelerin orman evlerine, bal kabağından arabalara inanalım en azından...
İnsanın en zalim olduğuna, çocukların da ölebildiğine, göz yaşından denizlere, gece ormanından da karanlık kalplere inanıyoruz da masallara neden inanmıyoruz ?
Bir tek parmak hareketiyle milyonlarca insanı yok edebildiğimiz makinelere inanıyoruz da pirelerin berber olabileceğine niye inanmıyoruz ? Kurşunlara inanıyoruz da kurşun askerlere inanmıyoruz...Konuşan tavşanlara inanmıyoruz ama vahşete dilsizliğe inanıyoruz...
Hayata inanıyoruz ama masallara inanmıyoruz...




2 yorum:

  1. Dediğin gibi, hayatın tüm kötülüklerine inanıyoruz madem, masallara neden inanmayalım? Sahiden de öyle.

    Masalsız hayat, tatsız-tuzsuz yemeğe benzer.

    YanıtlaSil
  2. Kesinlikle...

    :-)

    YanıtlaSil