Sanki üzerimden yeryüzü geçti
gövermedi gövermiyor bir türlü,
yüreğimde ezilen yaşama tutkusu.
-Şükrü Erbaş
Hallaç deyince aklınıza "hallaç pamuğu gibi atmak" deyimi geliyor ve hallacı, pamukların havaya havaya savrulmasını sağlayan o çubuk benzeri alet sanıyorsunuz değil mi? Ben de. Bu sefer üşenmedim bir kaç sözlükten kontrol ettim, hallaç o işi yapan kişiymiş. Sizi bilemem tabi de ben bilmiyordum. İşte, kafamın içinde bir hallaç, bir o düşünceyi bir bu düşünceyi havalandırıyor, ben bir ona bakıyorum yakalamaya çalışıyorum, bir buna bakıyorum hiç uzanmıyorum bile. Daha öncelerden de derdim, keşke ben düşünürken birine, yaz, şimdi bak bunu, hayır hayır onu, evet evet bunu da yaz, diyebilsem. O da olacak bir kaç on yıla biliyorum da, biz ulaşabilir miyiz? Sanmıyorum. Bugünlerde son bir yıldır çalışmamamın verdiği zamanla net olarak anladım ki bütün sistemlerin insanları çalışmaya şevk, sevk, terk ve ikna etmesinin tek bir nedeni var; düşünmemiz istenmiyor. İnsan düşünürse sorar, sorarsa fena! Öyle isteniyor. Şimdilerde sürekli bana soruluyor; ne yapıyorsun? Bana sorsanız o kadar çok işim var ki! Elim, kolum, dalım, aklım hepten dolu. Belki size boş bana dolu, bazen bana da boş. Bulduğum bir şey var ki; yaşamı ciddiye almazsanız yaşam da sizi ciddiye almaz. Peki gündelik hayat mı? O şöyle bir şey; "Ne kadar harika bir gün. Çay mı demlesem, kendimi mi assam karar veremiyorum." - Çehov.
Çehov'un bu sözünü not olarak evin bi yerine yazardım ama çocukların aklında kalır diye vazgeçtim.
YanıtlaSilDoğruluğu da fazla hani.
Ne yaman bir çelişki değil mi? Okuyacağım sizleri de okuyacağım da bir enerjimi toplayamadım. :(
SilSevgiler.
Bu kadar olur..Aynı hallerdeyim; çay mı demlesem kendimi mi assam?
YanıtlaSilBu hastalık süreci hayatın kaymağını aldı götürdü. Bize hep sağlık olsun lafı kalıyor. Bu çok çok önemli bir nokta evet, ruh sağlığımızı da korumayı öğrenebilsek bir an önce…
SilSevgiler.
Ne kadar harika bir gün. Çay mı demlesem, kendimi mi assam karar veremiyorum." - Çehov.
YanıtlaSilNe tesadüf ben de tam bu noktadayım! Oturup halime ağlasam mı yoksa oh sonunda bu da olup bitti diye kına mı yaksam?"
"Hallaç"ı çocukluğumdan beri biliyorum çünkü eskiden mahallemizde yaşayan bir amca vardı, Hallaç Ahmet derlerdi. Neden öyle diyorlar, o ne demek diye sorup öğrenmiştim. Çocuk ve merak, ayrılmaz ikili.
Kesinlikle ayrılmaz ikili. Nasılda köreltiyoruz sorularını usanarak cevaplayarak meraklarını bazen değil mi?Ah biz cahil yetişkinler…
SilMüthiş bir çelişki! Benimde balkondan karşı apartmandaki çamaşırları izlerken aklıma geldi vu cümle :) Bu günler pek çoğumuz için öyle galiba.
Emin olduğumuz bir şey var ki, geçiyor. Neler geçmedi ki. İşte geçip gittikten sonra bizden geriye sağlam bir şeyler kalmasına çabalamak gerekiyor ya.. İşte.