Bu aralar sabah bir bakmışım aradan on yıl geçmiş olacak gibi geliyor. Çünkü geçmiş on yılın yılları sanki bir gece uyumuşum da sabaha geçmiş. Beynim hiç bu kadar karmaşık ve dolu tam da bu yüzden hareketlerim hiç bu kadar yavaş olmamıştı. Hayata hiç bu kadar karamsar ve umutsuz baktığımı hatırlamıyorum. Bütün enerjimi, inanmışlığımı, inanacaklarımı, beklentilerimi harcamışım, dağıtmışım sanki…
Bir film izlerdim ve hayallere dalardım. Artık film izleyemiyorum, anlamsız geliyor. Ve bu çok zoruma gidiyor. En sevdiği oyuncağı tavan arasına kaldırılmış, büyüdüğünün farkında olmadan büyümüş çocuk gibi hissediyorum. Şu “tavan arası” sözünün anlamsızlığını da yazınca fark ettim. Bizim kültürde evlerinin tavan arası olmaz ki, öyle, müstakil evlerde oturulan bir sınıftan değilim ben en azından. Tavan arası lafı bile hayal kurduğum filmlerden alınma, anlamsız yersiz bir görüntüymüş zihnimde meğer. Öyle bir görüntüyü zihninde taşıyınca insan sanıyor ki bir gün bir evi olacak, orada yaşlanacak, kendinin ve ailesinin hatıralarını tavan arasında depolayacak, sonra arada bakıp gülecek, ağlayacak onlarla. Yanlış imgeleri beynimde taşıyıp yanlış cümleler kurmuşum sanki…
Aynı hisler içindeyim.
YanıtlaSil:(
Sil“Tavan arası” sözünün anlamsızlığını da yazınca fark ediyorum.
YanıtlaSilBizim kültürümüzün evlerinde tavan arası olmaz ki...
Biz anılarımızı ya gömeriz ya aklımızı kaçırıncaya kadar taşırız, değil mi?
Sil