Beverly Hills'de bir sokak. |
Öyle dolandık biz de sokaklarında. O ünlü holywood yazısı taa dağın tepesinde bir yer. Bizim orman müdürlüğünün dağlara yazdığı yazıların bir çeşidi işte, daha başka bir şey değil. Metal levhalardan harflerle şehrin güneyine bakar şekilde yerleştirilmiş. Çok iyi bir açı yakalayamadık biz, Mulholand dr. yolundan biraz daha iyi görünebiliyordu fakat o gün de hava kapalıydı.
Benim, Balkanlar ve Rusya hariç yurt dışında ilk dikkatimi çeken sokakların ne kadar tenha olduğudur. Merkezleri, popüler çarşı pazarları kastetmiyorum, oturum yerleri, yaşam alanları hep alışılmışın dışında tenha görünmüştür bana. Biz ya çok kalabalığız -gerçi İstanbul'da yaşadıktan sonra bu yanlış bir soru oluyor-, ya da çok dışarıda vakit geçiren bir milletiz demeden edemiyordum. Los Angeles'ın bu bölgesi de hepsinden sakin ve sessizdi. Sadece büyük, bahçeli, yüksek ağaçlı ve duvarlı evler. Temizliğine hayran kalmamak elde değildi. Düzenli kaldırımlar, her şey az önce yapılmış gibi gıcır gıcır lambalar, ışıklar. Bir sokak kafeler, restoranlar, bir sokak ünlü giyim markaları vesaire. Yanımızda ki arkadaşlardan biri orada daha önce yemek yediğini fiyatların makul olduğunu söyledi. Neredeyse dünyanın en pahalı yerinde hiç inandırıcı değildi ama bizi ikna etti. Üstünü sen ödersin dedik, girdik. Zincir lokantalardan biriydi, her yerde fiyatları aynı oluyormuş. Şaşırdık biz de ama öyleydi.
O kadar değişik araba gördüm ki. Büyük jipler, yere neredeyse yapışık modeller. Çok anlamıyorum, çok da heveslisi değilimdir ama bunları görünce yine de bakıyordum. Yukarıdakinin resmini çekmeye çalışırken şoför fark etti ve trafik ışıkları yanmasına rağmen çekmemi bekledi, gitmedi. Ben kafama bir şey yemediğime şükrediyordum halbuki. Buralarda resim çekmek sorun olabiliyor, e haklılar tabii. Hele de biz gibi özel mülkiyetler arasında dolaşıp insanların evlerinin arabalarının fotoğrafını çekmeye çalışıyorsak, suçlu bile olabilirdik. Fark eder etmez, hey ne yapıyorsunuz, beni çekmeyin, deyiveriyorlar. Ayıp olduğunu bilsemde evlere bakıp"fakat kuzum siz de bu kadar güzel olmasaydınız," diyesim gelmiyor değildi.
Evlere değilde bahçelerine bittim. Evler o kadar sessiz ve yalnız görünüyorlardı ki, ruhsuz, beni hiç çekmiyorlardı. Kuru binalar gibiydiler. Lakin o bahçeler... O çimenler; gel uyuyalım tatlım, çay benden kitap senden oku da dinleyeyim, deyip durdular sanki sürekli.
Sayende gezmiş kadar olduk :) Son eve bayıldım.
YanıtlaSilDimi, evler harika:-((
SilEvler çok hoşmuş hakkaten :)
YanıtlaSilSelamlar Gamze:-)
SilEvlere bahçeler bayıldım! Sokakların tenhalığı (Londra hariç) benim de dikkatimi çekmiştir hep. Sanırım kalabalıklığımızdan kaynaklı bizim sokaklar hınca hınç.. Bir de şu zincir lokantalar keşke buarada da öyle olsa. İstanbul'da yediğim yemeğe Marmaris'te 3 katı ücret ödemiştim aynı zinricin bir halkasında :)
YanıtlaSilEvet yaa, hem de iki üç katına çıkıyor bazen fiyatlar:-(
SilSevgiler, iyi geceler...
sokakların tenhalığı benim de ilk dikkatimi çeken şey olmuştu. miami de.şaşırmıştım bende. arkadaşıma sormuştum. bizdeki gibi öylesine dolanma gezme gibi bir eğlence anlayışı pek yokmuş. batı tarafını göremedim. doğu yakasını gezmiştik sadece. sokakların temizliği, insanların güleç yüzü, dinginlik, huzur imrenilesi şeyler..
YanıtlaSilAynen Şahin. Sanırım pek çok kişinin dikkatini bunlar çekiyor ilk başlarda.
SilKolaylıklar, selamlar, sevgiler dilerim.
Macera dolu Amerikaaa... Filmlerde gördüğümüzde hep, her sokakta hareketliliği olan, ne bileyim şık bayanlar, bisiklet süren insanlar olacak gibi hayal ediyordum.
YanıtlaSilOrman Müdürlüğü'nde gülümsettiniz beni :) Burada da dağda komando yazıyor, nolmuş orası Hollywood'sa :)))
O dediklerin de var İstanbul Hanımefendisi, fakat sık değil. Avrupa'da daha çok sanırım öyle şık bayanlar, şık kafeler vesaire...
SilHe ya Orman Müdürlüğü yazarya öyle tepelere kendi adını filanda:-)
:))
YanıtlaSilselebritilerle fotoğrafın yok mu Sevgili Aze?
Var, var da, anca mumyalı halleriylen be Jardzy:-)
Sil