Bir gün dersten bir çıktık, dışarda ciyak ciyak sesler. Aylardan Aralık, üzerimde kısa kollu bir tişört, 'California' coğrafyasında o bile fazla, kulağımın dibinden bir kar topu geçti. Yere düşünce bir daha baktım... Bizim millet heyoo diyerekten bir tepecikten kayıyordu, orta yere de bir kardanadam oturtmuşlardı bile. Hey büyük Allahım! paranın gözü körolsun! Okulun bahçesine yığın yığın kar getirtmişlerdi.
Bizim çinliler epey eğlenmişlerdi. Kore, Tayvan, Çin birlik olup az sayıdaki japonlara savaş açmışlardı. Kim kazandı beklemedim başlarında. Çin Tayvan'ı sevmiyor, Kore (güney) Çin'i sevmiyor, hepsi birden Japonya'dan nefret ediyor. Japonya'nınsa umrunda değil. Ocak ayında gelen bir Türk arkadaşım vardı. Etmiştik iki Türk küçük kasabamızda. Dedim; "Ne fena, birbirlerinden hiç hoşlanmıyorlar, Çin Tayvan'ı ülke olarak kabul etmiyor. Kore çinlileri fazla köylü kurnazı, paspal, içine dönük, sanırım birazda Kuzey Kore'den kaynaklı bir sistem antipatileri var Çin'e karşı, soğuk buluyor. Çin' de onları ukala. İnsan komşuları ile böyle mi olur allasen?" Arkadaş dedi; "Dön de bir kendine bak."
Bu coğrafyaya hiç kar yağmıyor. Kışın yağmur zor düşüyor. Şimdiler de kuraklık ile mücadele ediyorlar hatta. Ülkenin doğusunda eksi otuzlarda şehir içi yolları karla kapanırken, palto üstüne palto fayda etmezken burada ince bir montla kış gelir geçer. Ama para, hayatta pek çok şeyi mümkün kılabiliyor...
Dönem başlarında dilbilgisi ders hocamız her seferinde değişirdi. Biz de her seferinde kendimizi yeniden tanıtırdık. Üç dönem Peter ile aynı sınıftaydım. Tayvanlı Peter her seferinde, "Tayvanlıyım", der. Tibet asıllı Çinli Marlen düzeltirdi; orası Çin. Peter, sakin, yumuşak huylu bir çocuktu. Hep gülümseyip geçti. Ama gözlerindeki ürkekliği, en büyük komşularının onları hala kabul etmeyişini, nereye ait olduğunu bilemeyişindeki hüznü görebiliyordunuz...
Şahane bir yazı okudum❤️
YanıtlaSilYaşasın ' blogger'lar:-))
Sil