Ne zaman öleceğini bilmese de insan hiçbir zaman, hep standart bir ömür biçiyor kendine. İstatistiklere göre, genetik geçmişine göre, hayallerine göre, geride bırakmak istemediklerine göre hep hepsini yapacak olduğunu sandığı bir ömür biçiyor...
Buraya yazamadığım , ifade edemediğim bir çok şeyi düşündüğümde yaşamın tanımının bir çok şey olabileceğini ama kesinlikle doğup, büyüyüp, bir sıfat edinip o sıfatın gerektirdiği çevrede o sıfatla ilgili insanlarla gülüp, kavga edip , evlenip, çocuk yapıp, ölmek olmadığına eminim...
Herkesin kendisi için bir tanımı vardır yaşamın, yaşamının. Ne olduğu, nasıl olduğu, ne kadar az ya da çok olduğu değil, böyle bir tanımın hiç "olmamasıdır." insan için hüzünlü olacak olan....
Hep böyle bir cümleyle dolaşmak gerektiğini düşünüp aynı zamanda bunu düşünerek de yaşanamayacağını düşünmek belki de çemberin adı...İşte o cümle : çoğu gitmiş azı kalmış: yaşam...
Daha önce hakkında bir şeyler yazmaya çalıştığım ; "Never Let me Go" filminin son cümlesi bu açıdan çarpıcıdır. Organ bağışı için resmi olarak yetiştirilen üç gencin hayatını, çocukluklarından itibaren anlatan filmin sonunda şöyle deniyor : "Bizim hayatımızın kurtardığımız hayatlardan pek de farklı olmadığını düşünüyorum. Hepimiz misyonumuzu tamamlıyoruz. Belki de hiç birimiz yaşadıklarımızı tam olarak anlamıyor ve yeterli zamanımız kalıp kalmadığını hissedemiyoruz."
Onlar öleceklerini, "insanlar" için bir gün yaşamlarından vazgeçmek zorunda kalacaklarını bilerek büyüyorlar ve bunu sükunetle kabulleniyorlar. Bu filmde beni en çok etkileyen kavram bu olmuştur: kabullenmek...
Böyle Buyurdu Zerdüşt'ten Nietzsche ile bitirelim : "Çok geç ölür çoğunluk, bazıları da çok erken. Hala yabancı gelir kulaklara şu vecize."vaktinde öl!" Elbette hiç bir zaman vaktinde yaşamayan nasıl ölebilir ki vaktinde?"
Ve size konuyla hiç te ilgili gelmeyecek ama benim için çok ta ilgili olan ; Bülent Ortaçgil ile...
Buraya yazamadığım , ifade edemediğim bir çok şeyi düşündüğümde yaşamın tanımının bir çok şey olabileceğini ama kesinlikle doğup, büyüyüp, bir sıfat edinip o sıfatın gerektirdiği çevrede o sıfatla ilgili insanlarla gülüp, kavga edip , evlenip, çocuk yapıp, ölmek olmadığına eminim...
Herkesin kendisi için bir tanımı vardır yaşamın, yaşamının. Ne olduğu, nasıl olduğu, ne kadar az ya da çok olduğu değil, böyle bir tanımın hiç "olmamasıdır." insan için hüzünlü olacak olan....
Hep böyle bir cümleyle dolaşmak gerektiğini düşünüp aynı zamanda bunu düşünerek de yaşanamayacağını düşünmek belki de çemberin adı...İşte o cümle : çoğu gitmiş azı kalmış: yaşam...
Daha önce hakkında bir şeyler yazmaya çalıştığım ; "Never Let me Go" filminin son cümlesi bu açıdan çarpıcıdır. Organ bağışı için resmi olarak yetiştirilen üç gencin hayatını, çocukluklarından itibaren anlatan filmin sonunda şöyle deniyor : "Bizim hayatımızın kurtardığımız hayatlardan pek de farklı olmadığını düşünüyorum. Hepimiz misyonumuzu tamamlıyoruz. Belki de hiç birimiz yaşadıklarımızı tam olarak anlamıyor ve yeterli zamanımız kalıp kalmadığını hissedemiyoruz."
Onlar öleceklerini, "insanlar" için bir gün yaşamlarından vazgeçmek zorunda kalacaklarını bilerek büyüyorlar ve bunu sükunetle kabulleniyorlar. Bu filmde beni en çok etkileyen kavram bu olmuştur: kabullenmek...
Böyle Buyurdu Zerdüşt'ten Nietzsche ile bitirelim : "Çok geç ölür çoğunluk, bazıları da çok erken. Hala yabancı gelir kulaklara şu vecize."vaktinde öl!" Elbette hiç bir zaman vaktinde yaşamayan nasıl ölebilir ki vaktinde?"
Ve size konuyla hiç te ilgili gelmeyecek ama benim için çok ta ilgili olan ; Bülent Ortaçgil ile...
Selam Aze, madem bahis konumuz "ölüm" ve dediğiniz gibi Never Let Me Go filminin insanı en çok çarpan yanı "ölümü kabullenmek"..
YanıtlaSilO halde bir ölümü kabulleniş ustası şairi, Cemal Süreya'yı anmadan olur mu? Der ki şair:
"ölüyorum tanrım
bu da oldu işte.
her ölüm erken ölümdür
biliyorum tanrım.
ama, ayrıca, aldığın şu hayat
fena değildir…
üstü kalsın…
Cemal Süreyya
gibi evet...Güzel söyler Cemal Süreya, iyi ki varmışlar...Teşekkür ederim...
YanıtlaSilVaktinde yaşamak.. Şimdiyi yaşamaktan farklı bir kavram. Doğru şeyi doğru anda ve yerde yaşamaksa evet biz bunu bilemeyiz, ancak tahmin edebiliriz ya da yıllar sonra geri dönüp baktığımızda anlayabiliriz. Çarptı bayağı, özellikle hayatı kontrol altına alma amaçlı nafile çabalarımıza hitaben. Güzel sözmüş..
YanıtlaSilDi mi...
YanıtlaSilbeni de çarptı bu yazı hatta hayatımda bir şeyler değişecek bu hafta bak şimdi... ;)
YanıtlaSilCeren ; ikimizde biliyoruz ki hiç bir zaman o kadar kolay olmamıştır olmayacaktır...Sanki burda bir ironi varda ben mi anlamıyorum acaba dedim okuyunca dediğini :-)
YanıtlaSilhani şu çarpınca gelen değiştirme cesareti sonra bir hafta içinde eriyip yok olan...;)
YanıtlaSilHıh, şimdi oldu :-) Keşke ama...
YanıtlaSil