05 Ocak 2012

Aşkın Anatomisi : Sevmek Zamanı

"...Sana dünyada hiç bir erkeğin bir kadına aşık olamayacağı kadar aşığım. Sana aşık kalmak istiyorum..."

Sevmek Zamanı filminden.
Filmin ana konusu bu repliğin üzerinden gider. Tuhaf, anlaşılması zor, hem o dönem hem de kendinden sonraki dönemlerde türünün (?) nadir bir örneğidir. Çekildiği 1965 yılında hiç bir sinemada gösterime girememiştir. Döneminin eleştirmenlerince, kimince deli saçması kimince dehanın ürünü denmiştir. 1963 yılında Türkiye'ye ilk önemli hatta en önemli büyük sinema ödülünü kazandıran Metin Erksan, Susuz Yaz ödülünden iki yıl sonra yaptığı bu filmi tamamlamak için evindeki eşyalarını satmıştır. Öyle bir tutkunun eseridir. Muhtemelen de filmden para kazanamayacağını bilerek yapmıştır bunu.

Kendinin farkında olan yönetmenlerden Metin Erksan. Diyor ki bir röportajında; "Ben onları günlerce düşünüp yazıyorum neden 50 kuruşa okusunlar ki",  eleştiri makaleleri hakkında. Öyle açık ki film içinde; asıl oğlanın asıl kıza, "aşk benim aşkım bundan sana ne" ifadesinin içselliği... Bir yandan da ülkemizin ilk eleştirmenlerindendir. Ömer L.Akad kendisi için; "dahiliğin sınırındadır", demiştir. Ezel Akay Hacivat Karagöz filmini kendisine ithaf etmiştir. O ise; "türünün ilk örneği filmim, yılın en iyi filmi", gibi yakıştırmaları kendi filmleri için kullanan yönetmenler ve bir çok sinemacıyı  "doğdukları yılı milat sanıyor bu insanlar." ifadeleriyle eleştirmekten geri durmamıştır. Zamanında, film için rejisör; " tanrı-kraldır" diyerek, daha yeni yeni "tiyatro oyuncunun, sinema yönetmenindir." önermesini çok önceden söylemiştir.

"...Buraya seni görmeye geldim ama artık görmek istemiyorum. Bütün diyeceğim bu..." Diğer bir çarpıcı repliğidir. Yaşam içinde, o anlarda hissedilen ama çoğunluk ifade edilmeyeni öylece koyuvermiştir ortaya. Ömer Akad'ın hemen arkasından bu filmi getirmemenin bir nedeni de film, çok hayal dünyasından çıkma gibi dursa da anlatım çokça gerçekçidir. Budur der!; Aşk budur, böyledir... Sezen Aksu'nun şarkısında geçen; "aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk" önermesinin sahibi Metin Erksan'ın bu filmde aşkı anlatış biçimi -abartı denilse bile-, "Otomatik Portakal' ın", şiddeti anlatış biçimiyle aynıdır... Otomatik Portakal, şiddetin anatomisi ise, Sevmek Zamanı' da aşkın anatomisini anlatır...
Sevmek Zamanı filminden.
Belki de günümüzde hala konuşuluyor izleniyor olmasının bir nedeni de; kişilerin birbirine önce fotoğraflardan aşık olmasının çok mümkün, sık sık deneyimlenebilen bir süreç olmasındandır. Aşk biraz öyle değil mi; bizim, çerçevemize uygun gördüğümüz bir resmi oturtmamız. Siyah uçuşan saçları sevmemiz en çok, unuttuğu atkısına sarılmamız haftalarca, bir mendilinin peşinden koşmamız bir dönem, kalemini, silgisini saklamamız. O'na ait olan nesneler karşısında yenik düşmemiz, kahrolmamız, onun yerine, verdiklerini, yaptıklarını bozup atmamız... Aşk biraz da nesne fetişizmi değil mi?

Müşfik Kenter'in gözlerinin altının o kadar kırışık olmasının,kırışık görünmesinin filmle bir ilgisi var mı acaba diye çok düşünmüşümdür. Sema Özcan 'ın gözleri bir parça korkutur beni. Bakışı dik diktir... Meral (Sema Özcan), kendi öznesine değil ısrarla resmine aşık olan, aşkının kirletileceğinden, karşılık bulamayacağından bulsa bile bir gün nasıl olsa biteceğinden korkarak ısrarla kendisinden kaçan boyacı Halil'e (Müşfik Kenter) kızgınlığından, evinden aldığı kendi fotoğrafını bir naylona sararak koşa koşa Halil'e getirdiği sahneye bayılıyorum. Hem komik hem tuhaf. Öfkeli ama nesnesini sevmesine razı olmanın çaresizliğiyle... Sürekli birbirlerine zıt siyah ya da beyaz giyinmelerinin , statü farklılıklarını anlatmak için olduğunu söyleyenler var, emin değildim, lakin aralarında statü farklılığı olmayan Başar ile Meral'in bir sahnede aynı kumaştan palto ve şapka klerini fark ettikten sonra olabilir diyorum...

Filmi günümüze kadar getiren ve en önemli baştan çıkarıcılıklarından biri de her bir sahnesinin fotoğraflanabiliyor olmasıdır... En sevdiğim ve işte imge dediğim sahnelerden biri de; Başar ile Meral'in düğününde bizim sadece ikisini  görmemiz, dans eden misafirleri gölge şeklinde görmemizdir. Diğerlerinin ne konumuzla ne de sahneyle ilgisi olmadığının ve insanlar kendi dünyalarında eğlenirken gelin ve damadın ne kadar farklı bir dünyanın içinde olduklarını anlatmanın tek yoluymuşcasına güzel... Müzikleriyle, yağmuruyla, denizi ile, ormanı ve sessiz, kimsesiz Büyükada atmosferi ile Sevmek Zamanı bir aşk filmidir, ama ne romantik ne de dramdır. Sadece aşkı anlatır... Aşkın nasılda bir delilik, bir sanrılar dünyası olduğunun, nasıl da kişinin kendine ait, kendiyle ilgili, kendi bencilliğinde olabildiğinin iyi bir ifadesidir...

13 yorum:

  1. Yağmurlar yağar,evler ıslanır..Bir adam bir adada fotoğraftaki kadına vurulur..Ne güzel bir filmdi ya,yazın harika olmuş..Tekrar hatırlattığın için teşekkürler..

    YanıtlaSil
  2. vapur sahnesinden hatırladım filmi ama bir kez daha baştan sona izlemek isterim.

    YanıtlaSil
  3. Ben teşekkür ederim, lady jane...

    Nur Bilge Ceylan seviyorsan, seversin sanki Özgür,...

    YanıtlaSil
  4. Bu siteye girince ve büyülü gerçeklik yazısını görünce aklıma Borges geliyor. Gülümsüyorum. Gerçeklik sadece büyülü olunca katlanılır bişey olabilir mi? Bence olabilir.

    YanıtlaSil
  5. Borges ? , bilmem, bana hiçbir zaman Borges'i çağrıştırmamıştı. Ben hayatın ta kendisine "büyülü gerçeklik" diyorum. Gerçek ama büyülü, büyülü, hayal, sihirli ama yaşanan, bilinen, içinde olduğumuz gerçek diyorum. İnanılmaz, olmaz denilen, şaşırtan bir gerçeklik...Aslında en iyi " Yüzyıllık Yalnızlık" anlatıyor...

    YanıtlaSil
  6. yüzyıllık yalnızlık aklıma gelen ikinci şeydi. Ve bu kitap benim listemde en tepededir. Müthiş bir ironi vardır önde, ama arkada yalnızlıkları ile başetmeye çalışan kişiler. Kefen bezini gündüz dikip gece söken amaranta ve albayın balık pulları. Çok güzel.

    YanıtlaSil
  7. Evet. Öyle. Dimi :-) Ursula, Amaranta, Albay, Teyzeler, Yeğenler, Muz fabrikası, Maconda(?)...

    YanıtlaSil
  8. Filmi izlemedim. Çok güzel anlatmışsın. Okurken kendime şu charli chapline gösterdiğimiz ilginin birazını da eski türk filmlerine göstermek lazım diye telkinlerde bulundum.

    YanıtlaSil
  9. Teşekkür ederim Masalcı...O nu da sevlim bunu da sevelim. Hepsi güzel :-)

    YanıtlaSil
  10. Türk sinemasının en tuhaf ve en vurucu aşk filmlerinden biriydi..

    YanıtlaSil
  11. Teşekkür ederim ilgi için Mehmet Erdoğan. Türk Sineması için şans denebilecek ayrıcalıkta bence de...

    YanıtlaSil
  12. Sevgili Aze,
    Beni nasıl mutlu etti bu yazını bulmak ve okumak, anlatamam. Benim için çok özel, önemli ve değer verdiğim bir filmdir. Ben de bu film hakkında uzun bir yazı yazmayı istiyorum ileride ama senin yazın çok çok güzel olmus inan.
    Sevgiyle kal... Mutlu yıllar dilerim güzel insan.
    Not: Bu yazını izninle facebook hesabımda da yönlendirme amaçlı paylaşıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Samime,
      Ben de mutlu oldum yorumunuzu okuyunca. Filmi çok severim, çok da önemli, değerli ve özel bir film. Türk sinemasının aşkı anlatan en nadide filmlerinden bence.
      Paylaşım için bilakis memnun olurum.
      Geç cevap için kusura bakmayın bu arada, yoğunluğum anca bitiyor.
      Ben de iyi yıllar dilerim, sevgiler,

      Sil