23 Nisan 2011

"Never Let Me Go"

Never Let Me Go filminden bir sahne
"Beni Asla Bırakma" filmin türkçe karşılığı... Yaşamımızda neleri kabullendiğimizi düşündüğümüzde utanırız ya bazen, bu filmi izlediğimizde göğsümüzü gere gere dolaşabiliriz gibi geliyor insana... Biz insanların an gelir dünyanın dönüş hızını değiştirecek denli güçlü olduğu da yazılıdır tarihimizde, zamanı durduracak denli sessiz kaldığımızda... Aklıma geldi dünyayı değiştirenler deyince de; Rosa Parks adlı siyahi orta yaşlı terzi kadın  bir gün, "o gün" sadece çok yorgun olduğu için bir beyaz adama otobüste yer vermedi sene 1955'te ABD'de Alabama eyaletinde. O yıllardaki eyalet kanunlarına göre siyahlar otobüslere arka kapıdan girebilir, arka koltuklarda oturabilir ve bir beyaz adama yer vermeleri gerekirdi, gerektiğinde...O gün otobüsten dövülerek  atıldı Rosa Parks. Ama o gün bir tek kişi bir tek kişiye yer vermedi diye artık siyahi adamlar ve kadınlar ve çocuklar bir yıl boyunca otobüslere binmediler ve sistemi pes ettirdiler... Bu filmi izlerken hep bunu bekliyorsunuz; bir tek kişi, bir tek kişi, bir gün  "o gün" hayır desin... Demiyor. Konumuz bu değil diyor film. Konumuz sizin size sunulanları olduğu gibi hep kabulleniyor oluşunuz zaten...Bu konuda bir tereddütümüz yok ki... Masumiyetimizi ilan ediyoruz izlerken. Filmlerde yaşanan acılara bakarken ki her zaman yaptığımız gibi kurduğumuz düşsel yakınlık, ne kadar sempati kurarsak acılarla, onlara yol açan gelişmelerdeki rolümüzü o kadar silikleştiriyor adeta... Tıpkı "gerçekte" yaptığımız gibi... Film, tekrar ediyorum, kurguladığı dünyayı eleştirmemizi; olmaz, olmaz, olamaz dememizi beklemiyor bana göre... O bize zaten var olan, yaşanan, herkesin yaşamın sadeliği, sıradanlığı, gereklilikleri içinde yaşamını kimi gün öyle kimi gün böyle geçiren bir avuç 20'li yaş grubu  insanın kısa öyküsünü anlatıyor, çocukluklarından başlayarak... Tıpkı bizim yaşamımız gibi... Bu nasıl bir kabulleniş diyorsunuz ya izlerken; neleri neleri kabullendiğinizi, neleri görerek duyarak yaşamınıza devam ettiğinizi düşündüğünüzde, hiç bir şey "fark etmediğini" görüyorsunuz. İnsanlar buna muktedir...
Ve diyor ki;  konumuz " aşk "aslen... Bir insan bir yabancıya ötekine aşık olduğunu ispatlayabilir mi? Öyle soruyor film. 

İki elinizi üst üste midenizin üstüne koyup hafifçe bastırarak, öne doğru hafifçe eğildiğiniz anlar vardır, mesela Yasmin Levy 'in sesini duyduğunuz vakit ya da mesela ; 
 - Biz sizin bize çizdirdiklerinizle ruhumuza baktığınızı, bir gün, işte bugün, bunlarla birbirimize karşı olan aşkımızın doğruluğunu anlayabileceğinizi düşünüyoruz. Siz bize o yüzden "sanat" dersiniz çok önemli, çizimlerinizi asla kaybetmeyin, onları sanat merkezine teslim edin diyordunuz ısrarla.
- Biz o resimlerle bir ruhunuz olup olmadığını ispat etmeğe çalışıyorduk.
gibi bir konuşma duyduğunuzda...

Film adını aşağıdaki videodaki şarkıdan alıyor yada filmin konusu zaten şarkının sözleri...
Son sahnedeki "veda" az izlenir cinsten bence...Filmin başından beri getirdiği telaşsız kabulleniş ve sakinlik, sıradanlık sahnenin hüznünü artırmamak için adeta... Ama olmuyor, öyle olmuyor. Buydu diyor sanki,  gözyaşlarına lüzum yok, buydu olacak olan; burada da hayatlarınızda da , eğer size ait değilse... 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder