07 Eylül 2015

Çocuk Cinsel İstismarının Etkileri

Bir rapor çalışmamdan özet bilgilendirmedir. 

2000 yılında yapılan Çocuk Hakları toplantı notlarının yayınlanan sonuçlarına, göre cinsel istismarın istatistiği: (Yavuz, 2000) 
­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­______________
______________________
____________________________
Ulusal 
Uluslararası (batı)
Çocuk
%70-80 (1 yaşında bebek mağdur)
%20-50 (4 aylık bebek mağdur)
Saldırgan
%75-90 tanıdık
%90 tanıdık
Kız/erkek
1/1.
4/1.
Bildirim
%5 ortaya çıkıyor
%10 ortaya çıkıyor
Hızla artıyor.
Hızla artıyor.
Cinsel istismar vakalarında çocuğun özenle ve önemle dinlenilmesi çok önemlidir. Bir kere ve örselemeden ifade alınması,kesinlikle yönlendirici sorulardan kaçınılması, konuşmak istemiyorsa konuşana kadar sabırla beklenilmesi çok önemlidir. Çocuğun dinlenilmesi ile ilgili;  uzmanlar önceleri çocukların gerçek ile fantezi dünyası arasında yaşadıklarını, bazen gerçekle fanteziyi birbirinden ayıramayacaklarını düşünürlerdi. Daha sonraları bu görüş çocukların cinsel istismar konusunda kesinlikle yalan söylemeyecekleri yönünde değişti. “Çocuklar bir sorundan kurtulmak için yalan söyler, bir sorunun içine girmek için değil.” Ya da, “Çocuklar bir şeyi tarif ediyorsa, mutlaka olmuştur.” Şeklindeki fikirler birçokları tarafından kabul görmekteydi. Ancak bu görüş de çocukların güvenilmez olduğunu savunan eski görüş kadar hatalıdır. Çocuklar kötü şahit değildirler, ideal şahit de değildirler, ancak farklı birer şahittirler. Bundan dolayı da çocuklara daha profesyonel, daha onların dilinden anlayan profesyonellerle yaklaşmalıyız. Sonuç olarak şöyle diyebiliriz ki, çocuklar cinsel istismar olayında saklamak dışında nadiren yalan söylerler, ancak olayları yanlış değerlendirebilirler. (Yavuz, 2000, s. 11)

Çocuğun cinsel istismarı yaşadığı yaş, diğer ifade ile bulunduğu gelişimsel evre, sonuçların etkisi ile doğrudan ilişkilidir. Kuşkusuz bu tür yaşam olayları çocuğun gelişimini olumsuz etkilemektedir. Özellikle çocuk hangi gelişim evresinde ise çocuk o dönemdeki gelişim beklentileri ile sorunlar yaşayacaktır. Erik Erikson’un (1902-1994) psikososyal adını almış ve Sigmund Freud’un aksine kişinin cinsel gelişiminden ziyade sosyal gelişimi üzerinde durduğu kuramında normal gelişimin sekiz aşamasından söz eder. Buna göre;
0-1 yaş aralığı, bebeğin temel güven duygularının oluştuğu, güvensizliğin oluşabileceği,.
Küçük çocukluk dönemi; 2-3 yaş, bağımsızlığa karşı utanç ve kuşkunun,
İlk çocukluk dönemi; 4-5 yaş, girişkenliğe karşı suçluluğun,
Orta çocukluk dönemi; 6-12 yaş, üreticiliğe karşı aşağılık duygusunun,
Ergenlik dönemi; 13-18 yaş, benlik özdeşleşmesine karşı rol bunalımı,
Genç yetişkinlik; 19-25 yaş, yakınlığa karşı yalıtılmışlık,
Orta yetişkinlik; 26-40 yaş, üretkenliğe karşı durgunluk,
İleri yetişkinlik; 40 ve üstü yaş, bütünlüğe karşı umutsuzluk gelişebilir.
Böylelikle bu dönemlerde oluşabilecek hasarlar da kişilerin ruhsal gelişimin de sorunlar yaratacaktır. ( Cüceloğlu, D. İnsan ve Davranışı, 1993 s.337 akt. Sandalcı, 2004, s.23 )

Araştırma sonuçlarının önemli bir etkeni olan uzman ile çalışma konusunda ilginç bir bulgu olarak; Dr. Yavuz’un notlarından alınan bilgiye göre; Sağlık ocağı ve hastanelerde adli tıp uzmanı olmayan hekimler tarafından yapılan muayene sonrası düzenlenen raporlar ile aynı olguların Adli Tıp tarafından değerlendirilmesi arasında uyumsuzluk oranı %60’tır. (Yavuz, 2000, s. 16)
Bir diğer önemli etken ise, giriş bölümünde bahsettiğimiz mağdurlara ulaşılamaması sorunudur. Bu konuda çarpıcı bir örnek; 1992 yılında yapılan ÇİKODER araştırmasında son üç yılda İstanbul’daki en büyük altı hastanenin kayıtlarında cinsel istismar tanısı almış bulguya rastlanmamıştır. Bu, ya bilgisizlikten böyle bir tanı konulmamış ya da başvuru olmamış sonucunu çıkarmaktadır ki, anlaşılması güç bir sonuçtur. (Ayan, 2010, s. 265)

Genel olarak çocukta aşırı hayalcilik, maksadını aşan cinsel oyunlar, cinsel içerikli konuşmalar, mastürbasyon, başkalarına çabuk inanma, aşırı itaat, zaman zaman intihar girişimleri, içe kapanıklık, uyku sorunları, rol karmaşası görülebilir. (Iverson, T.J., Child Abuse and Neglect, N.Y. 1990, s.63-66, akt.Sandalcı, 2004)

Çocukluk çağında cinsel istismara uğramış kişilerde, somotizasyon bozukluğu, borderline, (sınırsal kişillik bozukluğu) yeme bozuklukları, kaygı sık rastlanan bozukluklardır. Günce (1999 s.93 )’e göre yol gösterici bir araştırma olarak kabul edilen American Humane Association kuruluşunun direktörü Vincent De Francis tarafından 250 çocuk üzerinden yapılan araştırma sonuçlarına göre, istismara uğramış çocuklarda aşağıdaki etkiler gözlenmiştir.
%83 bunalım
%64 çeşitli düzeylerde suçluluk duygusu
%58 kendilerini değersiz bulma
%55 anne-babalarına karşı saldırganlık
%8 suça eğilim. (Günce, G. Çocuğun cinsel istismarı, 99, akt. Sandalcı,2004, s. 23)

Bu sonuçlara ek olarak cinsel zedelenme çocukta dört önemli etkiyi aynı anda yaratmaktadır:

Hasar görmüş (zedelenmiş) cinsellik ki, istismara uğramış çocukların cinsel duyguları, tutumları, davranışları normal gelişiminden sapar. Saldırgan çocuğa hediyeler vererek onu kandırmış, ondan faydalanmış ise, çocukta cinsel davranış ve ahlak karmaşası oluşabilir.

İhanet duygusu; Saldırgan çocuğun güvendiği sevdiği bir kimse ise bu çocukta ihanet duygusu yaratır. Çocuk saldırganı tanımıyor ise, bu ihanet duygusunu kendisini korumadıkları düşüncesi ile ailesine yöneltebilir.

Acizlik; Çocuk saldırgan ile baş edemediği düşündüğünden kendini yoğun bir biçimde çaresiz ve aciz hissedebilir.

Damgalanmak; Çocuk kendini utanılacak, kötü bir obje gibi görmeye başlayabilir. Kendine saygısı azalır. Diğerlerinden farklı olma, suçluluk gibi duygular zamanla davranışlarında sapmalara sebep olacaktır. (Sandalcı, 2004, s. 25)

Bir çocuğun erken yaşta cinsellik ile tanışması mutlaka ona zarar verir. En azından, bu tür yakınlığı dostluk ile karıştırabilir. İleri yaşlarda dostluk ilişkilerinin böyle kurulduğunu düşünebilir. Karar verme olgunluğunda olmayan bir kişinin, karar verme olgunluğuna sahip bir kişi tarafından yönlendirilmesi, kullanılması başlı başına bir sorundur. Zevk alsın veya almasın çocuk kendisine yapılanın, istismarcı da yaptıklarının yanlış olduğunu biliyorlardır. İstismarda çocuğun zevk alması çocuğun gördüğü zararı azaltmaz, aksine suçluluk duymasını sağlayarak sonuçlarını ağırlaştırabilir. (Sandalcı, 2004, s. 21,22)

Bazı araştırmalarda ruhsal bozukluğa rastlanmadığı sonuçları olabilmektedir. Ancak, birçok ve buradaki araştırmada göreceğimiz gibi, bu tür vakalar uzun süreli izlemeyi gerektirmektedir. Ruhsal bozuklukların ilk anda gözlenemeyebileceğini hekimler de desteklemektedir ve etkilerinin daha sonraki zamanlarda görülebileceği de belirtilmektedir. Sözen’e göre; “Cinsel saldırı sonrası görülen belirtiler içerisinde en sık karşımıza çıkan travma sonrası stres bozukluğu (TSSB)’dur. Bulgular dört hafta da ortaya çıkar ve yatışırsa akut stres bozukluğu (ASB) olarak adlandırılır. Bulgular dört haftadan fazla sürerse TSSB tanısı konur. Bulgular travmadan altı ay sonra oluşursa da bu da TSSB’da gecikmeli başlangıç olarak adlandırılır.  Bunun yanında; geleceğe karşı umutsuzluk, yeniden yaşantılama, psişik uyuşma, aşırı uyarılmışlık belirtileri (öfke patlamaları) dikkat yoğunlaştırmada azalma, somatizasyon, madde bağımlılığı, zaman içinde olaya eşlik eden belirtilerdendir. (Sözen, 2011)

not: tartışmak, eleştirmek ya da bilgilenmek isteyenler için kaynakça detaylı paylaşılabilir. 

14 yorum:

  1. Böyle çalışmaların okunmasına hele ki şu günlerde herkesin ihtiyacı var. Konu hakkinda hiç fikir olmadan empati yapmak yerine önce bilgi eksikliğini gidermek lazım diye düşünüyorum. İnsani ve vicdani empati elbette yapıyoruz ama sağlıklı olanı tercih etmek daha uygun.
    Konu hakkinda çok söyleyecek şey var ama artık hiç içimden söylemek gelmiyor bir şey yapamamak yoruyor beni.
    Çok teşekkürler paylaşım için oldukça faydalı :)
    Allah herkese vicdan, merhamet nasip etsin diyelim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle vicdan ve merhamet dileğin, dileğimiz çok önemli bence de Şenay. Bunlar yoksa sorunlar hep olacaktır. Fakat yine de kontrol, denetim ve bilgilenme bizi önemli ölçüde koruyacaktır inancındayım. Bu bilgilendirmeyi paylaşmamda ki birincil amaç; çocuklarla iletişim çok önemli, anne-babalar onları en ii tanıyan bireyler, ne zaman neyi nasıl söylediklerini en iyi onlar bilebilir, tabii iyi dinlerlerse, onlarla sıkı bir iletişim içinde bulunurlarsa. B
      Benim yeğenim var, bize kendince önemli bir şey söyleyeceği zaman çok heyacanlanıyor ve hemen anında söylemek istiyor, o yüzden neye meşgul olursan ol kendini dinletmek için elinden geleni yapıyor. Bana da hep tuvalette denk geliyor zavallı ve kapıda nasıl kıvranıyor bir görsen, 4 yaşındaydı o zaman, "teyzeee, altıma yapıyorum, hadi çııık, tuvalate gideceğim, teyzeee", diye. Bende hep panikler apar topar çıkardım. Annesi dedi bir gün, bırak abla şunu numara yapıyor, sana bir şey söyleyecektir yine.
      Fazla uzatmamyayım, yakınlar çocuklarını tanıri onlarla sık sık konuşmalılar, profesyoneller ise onlarla nasıl konuşacaklarını bilirler, o nedene-le ne küçük iletişimsizlikte danışmakta fayda vardır.
      İkincil nedeni, bu tğr vakalar sonucu çocuklarımıza neler olabildiğini anlatmak istedim. Bu, sadece başkalarının çocuklarının başına gelen bir şey değildir. İlerde bu çocuklar bizim çcouklarımızla yan yana çalışacak belki, evlenecek, iş yapacak, kanka olacak vesaire. Onların yaşadığı tüm patolojik sorunlar toplumun ve hepimizin sorunu haline gelecektir. Bu açıdan çocukların yaşadığı her travma herkesin sorunudur bence.
      Sevgiler Şenaycım,

      Sil
  2. Daha dün esimle konusuyorduk bu konuyu. Esim söylendi durdu, cok sinirlendi böyle birseye nasil yapabilir bir insan diye. Ben de yillardir isyerimde böyle cocuklari ve böyle vakalari da cok gördügümü, herseferinde kahroldugumu anlattim.
    Insan söylecek kelimeler bulamiyor, cünkü akil almiyor...
    Paylasim icin tesekkürler Aze.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Ayşe; bizim aklımız be kalbimiz almıyor ama oluyor. Ben de bundan korkuyorum ve dehşete düşüyorum hep, böyle insanlar var...
      Selamlar,

      Sil
  3. Yanıtlar
    1. Çook vahim sanırım. Sürekli bu tür haberler çıkar oldu. Hep vardı aslında ama belki beklemediğimiz yerlerden mi çıkıyor da şaşıyoruz bilmiyorum. Gerçi ben herkesten beklerim.

      Sil
  4. Ö_Ö

    teşekkürler.
    utanç verici istatistiksel değerler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değil mi J, ne kadar inanılmaz istatistikler. Bir de bu bilinen üzerinden. Bu vakaların çoğu ortaya çıkmıyor.

      Sil
  5. Her serasında çok üzülüyorum. Bakanın açıklamasına ayrıca şok oldum. Bilgilendirme için teşekkürler çok faydalı olmuş. Bunu aspb bakanı fa biliyordur umarım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim. Bence biliyor bakan hanımda. Benim üzüldüğüm o dahil pek çok kimsenin lehine geldiği gibi karar alması be hareket etmesi... Budur bizi insan yapmayan...

      Sil
  6. Bütün bu yaşananların bir kabus olduğunu sanıyorum
    Ama uyanamıyorum aze

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Günaydın desem de olmuyor, biliyorum. Çok üzgünüm.

      Sil