Pasadena Rose Parade geçişi, 2013 |
Gıcık oluyordum elimde değil. Arapların; rahat rahat para harcamalarına, aynı sınıfı üç kere tekrar etmelerine ve bunu hiç umursamamalarına. Gidecekleri üniversitenin hazır olmasına, tek ihtiyaçlarının İngilizce sertifikası olmasına, bir yandan hoşlanılmazlarken bir yandan el üstünde tutulmalarına gıcık oluyordum.
Hatice, (Khadijh yazılıyordu) on dokuz yaşında çok şirin bir Suudi Arabistan'lı kızdı. Abisi Muhammed yirmi bir yaşında, serseri mayın gibi ortalarda gezerken Hatice, hep babasının yanındaydı. Bazı dersleri üçü birden alıyordu, ama genelde Hatice ve babası aynı sınıfta Muhammed bir üst sınıfta oluyordu. Çok güzel elbiseler giyiyor, çok da yakışan baş örtüleri takıyordu. Ben hariç yabancılarla pek konuşmuyordu. Babası da pek kadınlarla konuşmuyordu, bazen beraber ayak üstü muhabbet ediyorduk. Seviyordum bu aileyi. Babasının derslerdeki azmi, kızına soru sorması, hoş görüntüler oluşturuyordu. Karısı ile kızını ülkeden bırakabilirdi, ama getirmişti, belki de sırf bu yüzden sempati duyuyordum. Yoksa başka da tanımıyordum. Türkiye'yi de seviyor ve sayıyorlardı. Baba ziraat mühendisiydi, çocuklar dil bölümünü bitirdikten sonra burada üniversite de okuyacaklardı, aile dönecek çocuklar kalacaktı. Anne evdeydi.
Suudi Kralı yurt dışında okumak isteyen herkesin, genç ya da her ne yaştaysa, altı yıl boyunca okul masraflarını karşılıyor, aylık iki bin dolar da cep harçlığı veriyor. Devlet gideri değil, Suudi Kralı kendi mal varlığından bir nevi fon/burs şeklinde veriyor. Ne para varsa adamda! Gıcık olmayayım da ne olayım! Diğer, yalnız gelen gençlerin bahçeli evlerini, eğlencelerini, gezmelerini, altlarındaki arabaları, yediklerini, içtiklerini varın siz tahmin edin... Ha, bir de şikayetleri; vay efendim, anlaşmalı okullar varmış, istedikleri okula gidemiyorlarmış. Belli başlı, pek çok okul vardı oysa. Hangi ticari kuruluş, sorunsuz akan bir para için anlaşma yapmazdı ki.
Kaldırımlardaki Pasadena'lılar. |
Kaldırımlardaki Pasadena'lılar. |
Sonra, etrafa bakıp çılgınlığa gülmeye başladık. Daha gece yarısı bile olmamıştı kaldırımlar dolmuştu. Biz de düşünüyorduk; bunlar neden çadır, tencere, tava, yorgan, battaniye burada. Çoluk, çocuk, yaşlı hatta. Sabaha kadar kaldırımlarda yatıp, sabah izliyorlarmış geçidi. Sen akıl fikir ver Allahım!
Şaka bir yana güzel bir yılbaşı karşılaması aslında. Sene de bir gün, gözünü karnavalla aç! Çinlilerde hayal kırıklığı, biz biraz daha gülüp sokakları turladıktan sonra gece yarısını edip yurtlarımıza döndük tıpış tıpış. Malum, Salı tatil olsa da yığınla ödev vardı yetişecek... O yılın sabahına ait 'net' ten bir kaç resim:
Pasadena Rose Parade geçisi. |
:))
YanıtlaSilSuudilere gozlerimi portletiyorum.
Su anki durumumuzla beeele beeele portletiyorum. Bereket paylastikca cogalir.
Ben olsam, ben de donerdim eve yah. Pisman misin..
Oh be! Birini daha kartın kendimde:) Belert valla:)
SilAslında ben istedim kalalım. Hazırlıklı olsak herkes ikna olabilirdi ama hazırlık da gereksiz bir masraflı bize. Battaniye, uyku tulumu vs gerekirdi. Bir diyecek oldum, otelde vs kalsak sabah izlesek, Andressa gerek yok deyince üstünde durmamıştım:) Bir yerde uzun süre kalınca, daha buradayım nasılsa fikri yerleşiyor, üzerinde durmuyorsun. Tek, en çok pişman olduğum günlük tutmadığım ya da bloğa o anki düşüncelerimle yazmadığım. Şimdi kısa kısa notlardan geçirmek üzüyor.
Sevgiler, görüşmek üzere.