Bizler Kapodokya diyoruz, İngilizce adı "Cappadocia"'den çevirerek. Büyük bölümü Nevşehir ilinde olan bu, 'tuhaf' şekilli kayalıklar vadisi Kırşehir, Aksaray, Niğde ve Kayseri'ye kadar yayılmış durumdadır. Hırıstiyanlık için çok önemli yerler olan bu bölge, Hırıstiyanlığın ilanı ile ilk Hırıstiyanların Romalıların zulmünden kaçıp saklandıkları yer altı şehirleri, mağaralar, dehlizler, inşa edilen kiliseler, yaşam alanları ile korunmuş bir bölge. Parslar (Persler), yani şimdi İranlılar olarak bildiğimiz ülke, aşağı ülke anlamına gelen "Katpatuka" diyormuş. Bazı kaynaklarda 'katpatuka' kelimesinin Güzel Atlar Ülkesi, anlamına geldiği yazıyor. Bence bölgenin yerlileri güzel atlar ülkesi, dışarıdan gelenler aşağı ülke diyordur. Biz gittiğimizde atlar pek görünmüyordu, hele de güzellerini hiç görmedik. Yine de eskiden varmış gibi geldi bana.
Kapadokya bölgesine giderken daha önce görülmedi ise hemen herkesin yaptığı gibi biz de Türkiye'nin tuz ihtiyacının yüzde kırkını karşıladığını öğrendiğim o beyaz, kocaman düzlüğü görmek için mola verdik. Girişinde tuz kremleri, tuz heykelleri, ve benzeri bir şeylerin satıldığı uçsuz bir beyazlık. Bizim büyük Tuz gölümüz. Tuzun üstüne yürüyüp sonra yemeği düşünmek tuhaf doğrusu... Alan soğuk değil, sıcak hiç değil. Tuzun sertleşmiş hali. Bana çok ilgi çekici gelmedi şahsen.
Oradan vadiye doğru salınıyorsunuz. Kapadokya gezisi için Ürgüp'te ya da Göreme'de kalınabilir. Peri bacaları ve ilk hırıstiyanların bıraktığı yapıları görmek için bu yöreler en yakın yerleşim yerleri. Tuz gölünü geçtikten sonra yol üstünde Derinkuyu yer altı şehri ilk durağımız oldu. Korku; insana neler yaptırabilir, hele de can korkusu diye merak ederseniz örneklerinden biri; Derinkuyu yer altı şehridir denilebilir. İktidarını tehdit eden her türlü gücü yok etmeye çalışan insan erki hiç bir çağda değişmiyor. M.Ö. 3000'li yıllarda yapıldığı tahmin edilen bu yapı-şehir, yerin sekiz kat altına kadar iniyormuş. Ören yeri kabul ediliyor ve müze ziyaret kurallarına tabi. yerin sekiz kat altına kadar iniyormuş bu şehir fakat hepsi ziyarete açık değil. İyi ki değil, yoksa merakıma yenilip inebilirmişim ama çıkamayabilirmişim, beni yeterince gerdi aşağısı. Diğer arkadaşlar sakindi fakat bazı kanallardan geçerken aşağı doğru indikçe ve yeryüzünden uzaklaştığımı hissettikçe nefesim kesilmeye, paniklemeye başladım. Bu türden endişeleri olanlar dikkatli olsun derim. Onca insan ve önümüzde rehberler olsa da bazı anlar "kayıp mı oldum", hissine kapılınabilir. Diğer yandan panik olacak bir rahatsızlığınız yoksa görmeye değer bir yer. İçeride; kiler alanları, mutfak, salon, havalandırmayı sağlayan derin bir kuyu ve buraları birbirine bağlayan yollar var. Bütün bunlar bölgenin tüflerle, yani volkanik küllerle kaplı, kolay şekillenebilir kayalardan oluşmasıyla mümkün olmuş. Ve girişi bir köstebek deliğini andıran bu şehirde sizi hiç kimse bulamayabilir, yerinizi bilen bile. Şu, temsili resim sanırım ne demek istediğimi tam olarak anlatacaktır. Buradan bakınca yine korktum bak.
Ben bile sıkıldım yazıyı okurken. Böyle gezi mi olur! diyesim geldi. Yazdığım kadar sıkıcı değildi emin olun. Masal gibi bir yer Kapadokya; hem üstü hem de altı yerin.
Derinkuyu yer altı şehrinden çıktıktan sonra otelin bulunduğu ve Kapadokya'ya adını veren coğrafi güzelliklerin en yoğun olduğu ve kalacağımız yer olan Göreme'ye geldik. Milli parkın da olduğu bu belde halkı neredeyse peri bacalarında yaşıyor. Çoğu otel olarak düzenlenmiş, eskiden ev olarak da kullanılıyormuş. Beton yapılar az sayılır ve Ürgüp ve Avanos'u içine alan bir bölge UNESCO Dünya Mirası listesinde. Böyle mirasları var işte insanlığın halen, yine de.
Pek adetim olmamakla birlikte kaldığımız oteli özellikle tavsiye etmek istiyorum: SOS Cave Hotel . Harika bir konaklama yeriydi. Bir kere yeri şehrin tam ortasında ama aynı zamanda sakin bir köşesinde. Seyir terasından sabahın altısında havalanan balonları rahatlıkla izleyebilirsiniz. Kahvaltı bol, lezzetli. Odalar yeterli büyüklükte, temiz, pak. Ve işletmeciler nazik, yardımsever ve tok gözlü. Bir eksiği belki, ortak oturma alanı odaların ortasında kalıyor ve geceleri geç vakte kadar oturulursa uyumak isteyenler için sıkıntı olabilir. Biz gittiğimizde akşamları serin olduğundan sıkıntı olmadı. Göremeyi merkez alarak, Ürgüp'teki üç güzeller peribacalarını, aşıklar vadisini ki burasını çok sevim ben. Adından ötürü değil de bacaların yerleşim alanının büyüklüğü ve tepeden görünüşleri insana başka gezegene bakıyor hissi veriyordu. Uçhisar kalesi, Göreme Milli Parkı ve bıradaki büyüklü küçüklü peribacalarının içine yapılmış kiliseler, manastırlar, evler... Avanos' taki çömlekçiler, Ürgüp'teki şarap satıcılarını ve hatta Asmalı Konak dizisinden kalan köşkü de katabilirsiniz güzergahınıza ilginize çekiyorsa. Önceden planlayıp yerlerine bakmanıza hiç gerek yok. Hemen her otelde bulunacak haritalar ile rahatlıkla bir kaç günde her yer dolaşılabilir. Tabi arabayla. Bölgeler arası toplu taşıma olsa da istediğiniz zamanda ve detayda gitmek zor olabilir. Veyahut günübirlik turlar ile çözülebilir. Belki sadece foto eklesem daha keyifli olabilirdi hikaye gibi bir his var içimde. Bir iş zamanında yapılmazsa böyle zor oluyor işte. Velhasılı, buyrun size perilerin diyarı...
Balonları çekmek için yeterli makinem yoktu. Bunları çekmek içinse uykuya düşkün olan ben, sabah altıda otelin çatısındaydım. Sonra bir baktım fotoğraf çekmeye çalışmaktan gelip geçen balonları kaçırıyorum. Bıraktım. Binmeye çok cesaret edemedim, biraz da pahalı bence ama izlemesi çok çok keyifli. İlla binecekseniz bir sabah da sadece izleyin, öylece bakın derim.
Bir geniş vadi perilerin evleri ile.
Burasının adı huzur yolu gibi bir şeydi galiba, tam hatırlamıyorum ya da ben öyle demiş olabilirim. Çok kalabalık olmasaydı, hele de yalnız yürüyebilirseniz gerçekten öyle bir alan.
Tam bir karasal iklimi var. Gündüz çok sıcak akşamları serin. Ama güneş batarken bir tuhaf, ayrı bir güzel görünüyorlardı.
Şaka şaka, atlar vardı. Vadinin uçsuz bucaklığına da çok yakışıyorlardı.
Oradan vadiye doğru salınıyorsunuz. Kapadokya gezisi için Ürgüp'te ya da Göreme'de kalınabilir. Peri bacaları ve ilk hırıstiyanların bıraktığı yapıları görmek için bu yöreler en yakın yerleşim yerleri. Tuz gölünü geçtikten sonra yol üstünde Derinkuyu yer altı şehri ilk durağımız oldu. Korku; insana neler yaptırabilir, hele de can korkusu diye merak ederseniz örneklerinden biri; Derinkuyu yer altı şehridir denilebilir. İktidarını tehdit eden her türlü gücü yok etmeye çalışan insan erki hiç bir çağda değişmiyor. M.Ö. 3000'li yıllarda yapıldığı tahmin edilen bu yapı-şehir, yerin sekiz kat altına kadar iniyormuş. Ören yeri kabul ediliyor ve müze ziyaret kurallarına tabi. yerin sekiz kat altına kadar iniyormuş bu şehir fakat hepsi ziyarete açık değil. İyi ki değil, yoksa merakıma yenilip inebilirmişim ama çıkamayabilirmişim, beni yeterince gerdi aşağısı. Diğer arkadaşlar sakindi fakat bazı kanallardan geçerken aşağı doğru indikçe ve yeryüzünden uzaklaştığımı hissettikçe nefesim kesilmeye, paniklemeye başladım. Bu türden endişeleri olanlar dikkatli olsun derim. Onca insan ve önümüzde rehberler olsa da bazı anlar "kayıp mı oldum", hissine kapılınabilir. Diğer yandan panik olacak bir rahatsızlığınız yoksa görmeye değer bir yer. İçeride; kiler alanları, mutfak, salon, havalandırmayı sağlayan derin bir kuyu ve buraları birbirine bağlayan yollar var. Bütün bunlar bölgenin tüflerle, yani volkanik küllerle kaplı, kolay şekillenebilir kayalardan oluşmasıyla mümkün olmuş. Ve girişi bir köstebek deliğini andıran bu şehirde sizi hiç kimse bulamayabilir, yerinizi bilen bile. Şu, temsili resim sanırım ne demek istediğimi tam olarak anlatacaktır. Buradan bakınca yine korktum bak.
Derinkuyu yer altı şehri. |
Derinkuyu yer altı şehrinden çıktıktan sonra otelin bulunduğu ve Kapadokya'ya adını veren coğrafi güzelliklerin en yoğun olduğu ve kalacağımız yer olan Göreme'ye geldik. Milli parkın da olduğu bu belde halkı neredeyse peri bacalarında yaşıyor. Çoğu otel olarak düzenlenmiş, eskiden ev olarak da kullanılıyormuş. Beton yapılar az sayılır ve Ürgüp ve Avanos'u içine alan bir bölge UNESCO Dünya Mirası listesinde. Böyle mirasları var işte insanlığın halen, yine de.
Pek adetim olmamakla birlikte kaldığımız oteli özellikle tavsiye etmek istiyorum: SOS Cave Hotel . Harika bir konaklama yeriydi. Bir kere yeri şehrin tam ortasında ama aynı zamanda sakin bir köşesinde. Seyir terasından sabahın altısında havalanan balonları rahatlıkla izleyebilirsiniz. Kahvaltı bol, lezzetli. Odalar yeterli büyüklükte, temiz, pak. Ve işletmeciler nazik, yardımsever ve tok gözlü. Bir eksiği belki, ortak oturma alanı odaların ortasında kalıyor ve geceleri geç vakte kadar oturulursa uyumak isteyenler için sıkıntı olabilir. Biz gittiğimizde akşamları serin olduğundan sıkıntı olmadı. Göremeyi merkez alarak, Ürgüp'teki üç güzeller peribacalarını, aşıklar vadisini ki burasını çok sevim ben. Adından ötürü değil de bacaların yerleşim alanının büyüklüğü ve tepeden görünüşleri insana başka gezegene bakıyor hissi veriyordu. Uçhisar kalesi, Göreme Milli Parkı ve bıradaki büyüklü küçüklü peribacalarının içine yapılmış kiliseler, manastırlar, evler... Avanos' taki çömlekçiler, Ürgüp'teki şarap satıcılarını ve hatta Asmalı Konak dizisinden kalan köşkü de katabilirsiniz güzergahınıza ilginize çekiyorsa. Önceden planlayıp yerlerine bakmanıza hiç gerek yok. Hemen her otelde bulunacak haritalar ile rahatlıkla bir kaç günde her yer dolaşılabilir. Tabi arabayla. Bölgeler arası toplu taşıma olsa da istediğiniz zamanda ve detayda gitmek zor olabilir. Veyahut günübirlik turlar ile çözülebilir. Belki sadece foto eklesem daha keyifli olabilirdi hikaye gibi bir his var içimde. Bir iş zamanında yapılmazsa böyle zor oluyor işte. Velhasılı, buyrun size perilerin diyarı...
Balonları çekmek için yeterli makinem yoktu. Bunları çekmek içinse uykuya düşkün olan ben, sabah altıda otelin çatısındaydım. Sonra bir baktım fotoğraf çekmeye çalışmaktan gelip geçen balonları kaçırıyorum. Bıraktım. Binmeye çok cesaret edemedim, biraz da pahalı bence ama izlemesi çok çok keyifli. İlla binecekseniz bir sabah da sadece izleyin, öylece bakın derim.
Bir geniş vadi perilerin evleri ile.
Burasının adı huzur yolu gibi bir şeydi galiba, tam hatırlamıyorum ya da ben öyle demiş olabilirim. Çok kalabalık olmasaydı, hele de yalnız yürüyebilirseniz gerçekten öyle bir alan.
Tam bir karasal iklimi var. Gündüz çok sıcak akşamları serin. Ama güneş batarken bir tuhaf, ayrı bir güzel görünüyorlardı.
Şaka şaka, atlar vardı. Vadinin uçsuz bucaklığına da çok yakışıyorlardı.
Bu post yokolup geri gelmis.
YanıtlaSilSevindim.
Uc guzellerler birlikte sacma sapan ve bence ilk olmayan bir pozum var fb'ta :))
Kapadokya ve magara oteller harika. Sma sarabi igrenc :)
Ben iyisine denk gelmedim.
Balon da asiri pahali. O saatte kalkip alana gitmek bir de! Cok zor.
Icimde havuzu olan magara odalari tavsiye ederim. Bizim kaldigimiz otel sonradan terorist yandasin oteli cikti, uzgunum.
Hiristiyanlarim ibadet merkezi, burada haci olduguna inananlar var.
Ve yeralti sehirleri, muntazam.
Bayburt'takine annem ve kardesimle gittik. Annem yeraltinda endiseden ne gozlugunu ne de sapkasini cikarmisti. Ben durup durup fotograf cekmeye cslisirken (isik az netekim) sinirlenmisti hemen cikalim diye,
Herkesin kabuk edemeyecegi bir ortamda ziyaret bile agir gelmisken aylarca o yeralti sehrinde yasayanlari dusununce..
Bana zor degil tabi. Yeralti en sevdigim, artik uzak olsam da :)))
Dsha fazla fotograf koymani ve gezi yazilarini ertelememeni talep ediyorum senden.
Ayrica yazip yazip kaldirma noluuur!
:)
Sevgiler, operim
En derinden..
J
Yerel şarap içmedim de misket şaraplarını sevdim bak. Tatlı şarabı seviyormuşum demek.:)
SilBalon bence de pek pahalı ya. Bir de hele de son olanlardan sonra güvenli de olmadığı çıkıyor ortaya. Ama Brezilya'daki arkadaşım pek istiyor. O gelirse belki onunla birlikte binerim, bilemedim. Hem sen sabah erkencisin, erken demene şaşırmadım değik. :-)
Haha! Bak doğru, yer altından çalıştığını unutmuşum bir an. Ben korktum ya. Uzun süre kesinlikle kalamayacağımı anladım. Yalnız, çok ince bir noktayı vurgulamışsın, biz yarım saat duramadık, o insanlar gece uyumuş gündüz yaşamış... Neler yapmak zorunda kalıyor insanların zalimin zulmu yüzünden...
Gezi yazısı yazmayı seviyorum da, uzun mu sürüyor nedir, ya da bilemiyorum bir iekilde vakit bulamıyorum hep erteliyorum. Bak yaz gedi Kars'ı yazacağım :-( Ama yazacağım. Baksana yorumu bile haftalar sonra yazabildim :-)
İsteğini, şevk olarak yazıyorum bir kenara. Sağol :-)
Ben de çok çok öpüyorum. Seni tandığıma pek mutluyum Jardzy:-)
Yer altı şehrini 5-6 sene evvel gezmiştim. Ben gezerken çok keyif almıştım ama bazı yerler çok zorlayıcıydı hatırladığım kadarıyla. Çıktığımda bacaklarım ağrıyordu:) Çok güzel fotoğraf kareleri yakalamışsınız...
YanıtlaSilDaha da fotoğraf vardı da kalabalık fotolardı ekleyemedim. Güzel bir deneyim sahiden de zor olsa da.
SilGeç cevap için kusura bakmayın.
Sevgiler, :-)
Görmedigim yerlerden biri.
YanıtlaSilYeraltı. Ben de korkuyorum.:)
Anadolu ve Mezopotamya insanlık kültür mirasına ait ne çok eser barındırıyor.
Aa mutlaka görmelisin diyebilirim Şahin. Başka bir dünya gibi. farklı, keyifli, lezzetli yerler. Ben de sizin memleketleri görmedim gerçi, hep üzülürüm. En kısa zamanda gelmek gezmek istiyorum güneydoğuyu, bakalım.
SilSelamlar,
merhaba ne güzel bir tesadüf 26-28 Nisan tarihlerined biz de oralardaydık ve Göreme' de kaldık. Çok beğendik .... büyülendik ....
YanıtlaSilSelam Derin,
SilBiz daha önce gitmiştik aslında da ben anca yazabildim :-)
Büyülüyeci bence de...
Sevgiler,