En son kişisel gelişim demişken başarı kavramı üzerine güzel bir yazı okudum. Aşağıda isterseniz okuyacaksınız. Çok güzel bir "başarı" tanımı yapılmış.
"Bir tamirci olabilirsiniz ya da işiniz sadece bir vida sıkmak olabilir. Mesele o vidayı dünyada en iyi sıkan olmaktır. Başarı budur. Başarı patron ya da CEO olmak değil; yaptığın her neyse onu dünyada en iyi yapan insan olma ümidi taşımaktır." Ben burada ki okunması gerekenin , "en iyi yapan insan olmak" değil, o "ümidi" taşımak, o ümidi taşıdığın müddetçe işini iyi yapabilmek adına yol boyunca yaptıkların olduğunu düşünüyorum.
Zirveye çıkmak uğruna her yolun mübah olduğuna hiç bir zaman katılmadım. Hayatın zirvesini "son" kabul ediyorum çünkü. Dolayısıyla da zirve yoktur.Zirveye tırmanma; yaşamını yaşamak uğruna mübah dediğin yollar, yani sen, seni sen yapar. Hani "başarı" kavramını tanımlayan çoğunluk, hayat; yolda karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getirmediğinle ilgilenir diyor ya, ben gülüyorum buna çoğu zaman. Hayat bize öğretir, hayat bize gösterir, hayat hep önümüze yolları serer; fırtınaları, baharları, güneşleri, karları serer. Hayat fırtınadan çıkardığın gemine değil, sana karşılıksız verdiği "cana" ne yaptığına bakar...
Ve 14.Dalai Lama'dan yapılan alıntı; " Başarılarını, onları elde etmek için feda ettiklerine bakarak değerlendir."
Son zamanlarda bu yönde içimi kemiren ama bazen bir çok çevreme açıklayamadığım fikirlerle, ya da buna bir türlü ikna olmayan ya da insanların nasıl olurda bunu göremiyor olmalarına duyduğum şaşkınlıkla dolaşıyordum... Ben, hep iyi bir dış ticaret uzmanı olmayı hayal etmiştim. Oldum da. Hayalimi şartlarımın oluşturduğunu yıllar, yıllar sonra anladım, bu ayrı bir konu. Lakin, yıllar, yıllar sonra neden "başarılı" olamadığımı anlamıştım bu daha önemliydi. Çünkü hayalim, başarılı değil, yaptığım işi iyi yapmaktı.
İşinizi iyi yapıyorsanız, doyuyırsunuzda. Şimdi, işimi iyi yaptığım bir nokta da bırakıp, şartlarını kendimin oluşturmaya çabaladığı hayalimin peşinden gitmeye çalışırken daha iyi anlıyorum bunu. Hayır, çok yorulduğum için değil, doyduğum için, daha başka, asıl gönlümde yatanın peşinden gidebilme zamanının geldiğini hissettiğim için değiştirmiştim yolumu.
Sayın, M.Serdar Kuzuloğlu 'na bunu bana tekrar hatırlattığı için teşekkür etmek isterim...
"Bir tamirci olabilirsiniz ya da işiniz sadece bir vida sıkmak olabilir. Mesele o vidayı dünyada en iyi sıkan olmaktır. Başarı budur. Başarı patron ya da CEO olmak değil; yaptığın her neyse onu dünyada en iyi yapan insan olma ümidi taşımaktır." Ben burada ki okunması gerekenin , "en iyi yapan insan olmak" değil, o "ümidi" taşımak, o ümidi taşıdığın müddetçe işini iyi yapabilmek adına yol boyunca yaptıkların olduğunu düşünüyorum.
Zirveye çıkmak uğruna her yolun mübah olduğuna hiç bir zaman katılmadım. Hayatın zirvesini "son" kabul ediyorum çünkü. Dolayısıyla da zirve yoktur.Zirveye tırmanma; yaşamını yaşamak uğruna mübah dediğin yollar, yani sen, seni sen yapar. Hani "başarı" kavramını tanımlayan çoğunluk, hayat; yolda karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getirmediğinle ilgilenir diyor ya, ben gülüyorum buna çoğu zaman. Hayat bize öğretir, hayat bize gösterir, hayat hep önümüze yolları serer; fırtınaları, baharları, güneşleri, karları serer. Hayat fırtınadan çıkardığın gemine değil, sana karşılıksız verdiği "cana" ne yaptığına bakar...
Ve 14.Dalai Lama'dan yapılan alıntı; " Başarılarını, onları elde etmek için feda ettiklerine bakarak değerlendir."
İşinizi iyi yapıyorsanız, doyuyırsunuzda. Şimdi, işimi iyi yaptığım bir nokta da bırakıp, şartlarını kendimin oluşturmaya çabaladığı hayalimin peşinden gitmeye çalışırken daha iyi anlıyorum bunu. Hayır, çok yorulduğum için değil, doyduğum için, daha başka, asıl gönlümde yatanın peşinden gidebilme zamanının geldiğini hissettiğim için değiştirmiştim yolumu.
Sayın, M.Serdar Kuzuloğlu 'na bunu bana tekrar hatırlattığı için teşekkür etmek isterim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder