18 Kasım 2018

Menfaat

"Odetta sık sık para sıkıntısı çekiyor, ödenmesi gereken bir borcu olduğunda, Swann'dan yardım istiyordu. Swann aşkını, hâtta sadece nüfuzunu ve sağlayabileceği yararları Odette'in gözünde yüceltebilecek her şey gibi, bundan da memnuniyet duyuyordu. Hiç şüphe yok ki, ilk başlarda Swann'a "Odette senin mevkiinden hoşlanıyor," şimdi de, "Seni paran için seviyor," deseler inanmazdı; ayrıca insanların, Odette'le kendisi arasında snobizm veya para kadar güçlü bir bağ bulunduğunu düşünmeleri, Swann'ı rahatsız da etmezdi. Ama bu sözlerin doğru olduğunu düşünse bile, Odette'in ona cazibesinden veya meziyetlerinden ötürü aşık olmadığını, aşkının daha kalıcı bir temel olan menfaatten kaynakladığını keşfetmek, Swann'ı belki de üzmezdi, çünkü menfaat, Odette'in Swann'la artık görüşmek istemeyeceği günün gelmesini engelleyebilirdi. Şimdilik, Odette'i armağanlara boğarak, ona çeşitli yardımlarda bulunarak, kendi şahsının, zekâsının dışında birtakım avantajları kullanıyor, ona kendisini kişiliğiyle beğendirmenin yorgunluğundan kurtarabiliyordu. Âşık olma zevkine, ara sıra gerçekliğinden şüpheye düştüğü bu aşk uğruna yaşama zevkine karşılık, manevi hazlar meraklısı sıfatıyla ödediği bedel, bu zevkin değerini Swann'ın gözünde artırıyordu. -aynı şekilde, deniz görüntüsüyle dalga seslerinin güzelliğinden emin olamayan insanlar da, ancak bu zevkleri tatmalarına imkân veren otel odasına günde yüz frank ödedikleri zaman deniz ve dalgaların güzel olduğuna ve menfaatten uzak zevklerinin üstünlüğüne inanırlar." 
- Marcel Proust, Swanların Tarafı 

11 Kasım 2018

Çeşitli Fotoğraflar


Bundan dört yıl önce Cem Akaş'ın yazı atölyesine katılmıştım. Böyle şeyleri saklamak hiç adetim değilken geçenlerde elime geçti. Altındaki fotoğrafsa o tarihten üç yıl sonra doğan yeğenim hakkında ablası tarafından bana ilk el yazısıyla bir haber notu.Yazmayı öğrendiğinde bana bir şeyler yaz demiştim, bunu uygun görmüş. Şöyle diyor: "Yeni doğan kardeşim oldu. Kendisi bebek, adı Harun oldu. Kendisi bezli bebek, hep altına kaçırıyor. Sevgiler canım kardeşim bebek cik."


İşte bu o yeni doğan bezli bebeğin şimdiki hali. Hala bezli.



Bu da o mektubu yazan, bir hanfendi görünümündeki, cadı ablası.



Okuyabilirseniz bu not benim, dört beş ay önce acaip bir felsefe keşfettiğimi düşünüp hemen not aldığım bir kağıt parçası. Hâlâ bir keşif yaptığımı düşünüyorum. Gerçeğin ne olduğunu düşündüğüm bir sırada, bütün bilimin, bütün söylenenlerin bunun üzerine kurulu olduğunu anladım. Geçmişte kabul ettiğimiz bugün fesh edilen ne varsa bugün artık gerçekliği kabul görmediği içindir. Diğer bir ifadeyle, bilimin ya da hürafenin bize söylediği bir şey beyan edilip kabul gördüğü an gerçeğe dönüşür. Şüphe bu yüzden çok değerlidir. Şüphe edebildiğimiz şeyleri sorgulamaya devam ederiz. Ta ki gerçeği bulana ya da bazen maalesef bir şekilde kabul edene kadar. Neyse, şimdilik bu kadar felsefe yeterli.


Bu da, bu yazının aslında bu fotoğraftan ibaret olması gerektiren, öyle olacağı planlanan fakat öyle olmayan notu. Bu sözlerin Sait Faik'e ait olmasına şaşırmadım değil, benim bildiğim Sait Faik bunu söylemez gibi gelirdi. Fakat M. Mungan Son İstanbul hikayesine koymuş ki, doğrudur.

Bir de bugün kuzenimin anlattığı bir anekdotu söylemeden edemeyeceğim. Üzgünüm, dedi. Neden dedim. Bir iş arkadaşı kadın kocasıyla mesajlaşıyormuş mutfakta. Kocası evi terk etmiş. Dört yaşında bir oğulları varmış. Annesi mutfakta, oğlu salonda oturuyormuş. Kadın birden telefonu masaya bırakmış. Koşar adım cama doğru gitmiş. Pencerenin sol yan tarafını tek eliyle kavramış, bir ayağıyla yerden kuvvet alarak diğer ayağını yatay pervaza koyarak kendini yukarı çekmiş. Ne yana, ne yukarıya ne de arkasına bakmış. Henüz doldurulmuş, tam sıkıştırılmamış, ağzı yarı açık, yeni yetme genç kızların dahi taşıyabileceği bir fındık çuvalı gibi kendini aşağıya bırakmış. Bina dört katlıymış, annesi kızının saçlarını görmüş.

Hiç bir Tanrı insanı umutsuz bırakmamalı, tanrıların buna hakkı yoktur.

Bugün bu kadardı. May the force be with you!, ağaçlar benimle.

05 Kasım 2018

Dostlukların Son Günü

Bugün bu kitaba başlıyorum ve bu şarkıya:

Sahaflardan aldığım bir kitap. Birinci basım,1975. Kimbilir yaşıyor mu Eser ve Neşe. Tekrar görüştüler mi, karşılıklı sohbet ettiler mi bilinmez... Notun duruluğuna, Türkçenin güzel ifadesine ve içtenliğine bayıldım.  Bir virgül bu kadar mı güzelleştirir bir cümleyi. Şöyle diyor:

Eser'ciğim,
Sana ne kadar uzun zamandır yazmak istiyorum, bilemezsin. Her gün, diyebilirim, kalbimden sayfalar dolusu sevgi, sohbet gönderiyorum sana. Herhalde onları alıyorsundur ve önemli olan da bu.
Sana daha sonra, daha uzun yazmak ümidiyle, sevgilerimi, başarı dileklerimi gönderiyorum. Neşe, 6.8.1977