10 Nisan 2017

İki Kadın Bir Hayat: "Tereddüt"

Film: Tereddüt
Yeşim Ustaoğlu, Prof. Dr. Bahar Gökler
Bahar hocanın deyişiyle; 
İki kadının karşılaşması. Kadınlaştırılmış bir çocuk ve nesneleştirilmiş bir kadın.

Elmas; kendini oluşturma aşamasında bir ergen. Bu dönemdeki ergenler cinselliğe yönelik eğilim gösterebilirler ancak bunlar tanımaya yönelik, meraktan başka şeyler değillerdir. Elmas'ın bu nedenle kocasıyla yaşadıkları onun için travmatik, seks ya da cinselliğin tamamen dışında cinsel şiddet kapsamındadır. Elmas akranlarını uzaktan izlemektedir. Kendisi ev işlerini yaparken oyun itkisiyle zamansız erişkinliğini gizli gizli yaşamaktadır. Elmasın çocuk kimliğini kocasının ağzından da duyarız filmde. Kocası, "Bilmez o, Elmas'ı neden çarşıya gönderiyorsun", derken annesine çocuk olduğunu kabul eder ama karısı olarak koynuna almaktan geri durmaz. Elmas çaresiz, yalnız ve korkmaktadır. Kocası ölünce psikolog Şehnaz ile karşılaşır. Şehnaz monodrama yöntemi kullanarak Elmas'a yaşadıklarını anlattırmaya çalışır. Rüyasında Elmas'ın gözü çıkmıştır. Gözünü elinde taşır çünkü ailesinin nezdinde gözden çıkmıştır. Aynı şekilde kocasının evinde de gözden çıkmıştır. Kayınvalidesinin iğnelerini ve bakımını yapan, yemekleri yapıp evi temizleyen biridir. Gözü elinde tutması aynı zamanda gözlerinin açılması, kendinin farkına varmaya başladığı zamanı anlatır.
Şehnaz, Elmas'a nazaran daha iyi bir konumda gösterilen bir karakter. Eğitimli genç bir kadın. Psikiyatrist. Ekonomik bağımsızlığı var.  Ancak Şehnaz'ın kocası modern bir ataerkildir. Karısını sık sık izlediği porno filmlerdeki kadınlarla yaşadığı ilişki gibi yaşamaya çalışır. Karısı onun için bir nesnedir. Ne yaşadığını, günlerini nasıl geçirdiğini, neler düşündüğünü bilmez. Şehnaz bu arada doktor Umut'da anlamak, anlaşılmak, paylaşma ve seksi bulur. Oysa kocası ile ilişkisinde bir nesne gibidir. Kadına cinsel bir nesne gibi davranmak kadına yönelik önemli bir cinsel tacizdir. Kocası için Şehnaz canlı bir porno ögesi gibidir. 
Kendi gerçeklikleriyle karşılaşan bu iki kadın özgürleşme yolunda birbirilerine yardımcı olmuşlardır. 
Şehnaz ve Elmas
 Yönetmen Yeşim Ustaoğlu'nun deyişiyle; 
Uzun zamandır kadının sosyal hayat içindeki durumu üzerine filmler yapmaya çalışıyorum. Diğer sorunları da göz ardı etmemeye çalışarak tabii. Gerçek hayat hikayelerinden çok beslendim. Her zaman danışmaktan büyük keyif aldığım Sayın Bahar hocanın vakaları da dahil. Bize öğretilen çok şey var. Bunlarla kadın oluyoruz. Elmas'ı yazarken Şehnaz'ı yazmaya karar verdim. İlk başta Şehnaz yoktu. Öncesinde, köydeki ailesinden başlayarak Elmas üzerinden bir erken evlilik, kadınlaştırılan bir çocuk hikayesi düşünmüştüm. Aslında erkekler de buna benzer durumlar içinde kendini buluyorlar, sadece kadınlar yaşamıyor bu görünmezliği, farketmeden yavaş yavaş süregiden sessiz kayboluşumuzu. Burada Şehnaz'ın hayatını anlamak daha zor. Elmasları gördüğümüzde hemen farkedebiliyoruz, tepki verebiliyoruz. Oysa Şehnazlar kendi tercihlerimizle seçtiğimiz hayatların içinden çıkamama hali, çok daha zor. Kendimizi kandırma, kendimizi çekip çıkaramamış olmak. Bunların üzerine bir de karşımızdakinin sevdiğimiz bir adam olması, bağlanma, kendimizi anlayamama, kandırma v.s. Hepsi daha da körleştiriyor bizi. Elmas'ın kocası kötü bir adam değil mesela. Kayınvalidesi de değil. Elmas'a kötü davranmıyorlar, eziyet etmiyorlar. 
İyilik ya da kötülük değil aslında burada yaşanan şiddet. Ve asıl kötü olan belki toplum tarafından kabul edilebilir şiddetin insanda yarattığı yıpranma, dolma, azar azar olayların bizi iteliyor, güvensizleştiriyor olması. Sevgisizlik yavaş yavaş öldürüyor. 

Karadenizin dalgalarında kaybolan görüntülerle açılıyor film. Gri, zaman zaman siyaha ve beyaza dönen görüntüler. Karadenizin ayrı bir deniz güzelliği olduğunu hatırlattı bana. Artık, otoyolun gürültüsünden ve varlığından eski ihtişamı farkedilmese de bazı kıyılardaki kuytulardan hala haşmeti ve hırçınlığının güzelliğinin görülebileceğini hatırlattı. İyi bir film izleyeceğim ve hemen ardından yönetmeninden dinleyeceğim detayların heyacanıyla ekrana kilitlendim. 

Şehnaz, evinin çöp poşetini eline alıp çalıştığı hastaneye kadar gelir. Buradan dalgın olduğunu anlarız, hastaneye kadar çöp poşetiyle gelmesinden yalnız yaşadığını düşünürüz. İş arkadaşı olduğu anlaşılan Umut, elindeki çöp poşetini ikiletmeden gözlerinden anlayarak elinde alır gider atar. Şehnaz evlidir. Durgun, heyacansız ama güzel yüzüyle orta yaşların hemen başında görünmektedir. Bu hastanede psikiyatrist olarak çalışmaktadır. Kocasını sevmektedir. Kocası, genellikle şehir dışında, geldiğinde daha çok kendiyle ilgili görünen, gecelerini de porno izleyerek geçirmeyi tercih eden bir adamdır. Şehrin denize yakın bir yerinde bir apartman dairesinde Elmas'ı görürüz. Fersiz gözleriyle yaşından çok önce büyüdüğü anlaşılan zayıf, genç bir kadındır. Sağlık bakımını yaptığı bir başka kadından ve evin içinde dönüp durup yaptığı işlerden o evde yaşadığı, hasta kadının kocasının annesi olduğu anlaşılır. Kocası karısının yalnız başına dışarı çıkmaması gerektiğini, henüz çocuk olduğunu söyleyen, hediye kıyafet alan, akşam yemeklerinde tabakları taşımasına yardım eden işinde gücünde bir adam görünümündedir. Geceleri ondan korkmaması için teskin eder ama karısı olarak cinselliğini de ister. 

Filmi, yönetmeni ve çocuk psikiyatrisi alanında uzun zamandır çalışmış, Hacettepe Hastanesi Çocuk Psikiyatrisi bölüm başkanlığından emekli, en son Amerika'dan çocuk alanında çalışan dünyadaki Bilim İnsanı ödülünü almış, hemen her fırsatta dinlemekten çok keyif aldığım psikiyatrist Bahar Gökler hoca'nın soru-cevap sohbetleri olmadan izleseydim bu kadar anlaşılır olmayacağına eminim. Fazlasıyla satır arası kullanan bir yönetmen Yeşim Ustaoğlu. Ne anlatmak istiyorsa, kendisi için o anlamı ifade eden davranış ve kalıpları kurguluyor ve onu bize gösteriyor. Hiç bir boş hareket, hiç bir boşa sahne yoktu. Konusuyla içli dışlı, anlatmak istediği derdiyle çok dertli ama bize anlatırken gerekli akışkanlık, hikayenin görünürlüğü sönük kalıyor gibiydi. Konu iyi, zaman ve mekan yeterli, oyuncular iyi, hikaye iyi kurgulanmış ama birleştirmelerinde teknik bir yetersizlik hissi bırakabilir film. "Sevgisizlik yavaş yavaş öldürüyor", ifadesine fazlasıyla katılıyorum. Eğer sadece hepimizin bildiği erken evlilikler üzerine, Elmas'a dair bir film yapsaydı, hepimiz Elmas'a çok üzülecek, olup giden erken yaşta evlilikleri düşünüp "iyi film yapmış hatun" diyerek çıkacaktık sinemadan. Bir müddet gazetelerde okuduklarımızdan, etrafda duyduklarımızdan, bunun gelecek nesilleri ne kadar etkileyebileceğinden, yaşadığımız toplumda ama bizim içinde olmadığımız bir sorunu konuşuyor olmanın hafifliğiyle ayrılacaktık dostlarımızdan. Şehnaz'ı anlatarak bizi bir durduruyor Yeşim Hanım. Yaşamlarında ilk bakışta kötü bir yan görünmeyen, hali vakti işi gücü, kocası, sevgilisi yerinde biz kadınlara bir çelme takıyor. Kafamızı yerden kaldırıp baktığımızda kanayan dizimizi, taş batan avucumuzu; kabullendiğimiz yaşamlarımızı görüyoruz. Şehnaz'ın kocasının ona uyguladığı sessiz şiddet, kabul ettiğimiz normal evlilik halleri. Her gün vücudumuzun bir yerine farkettirmeden çizik atan; sessiz yemeklerimiz, kahkasız gülüşlerimiz, katıksız çaylarımız, soğuk battaniyelerimiz... İnsanın yokluğu böyle böyle oluşmuyor mu? 

Elmas ile Şehnaz'ın yaşadığı şiddetin karşılaştırılması abes gelebilir. Acılarımıza göre sıralansaydık hayat karşısında belki öyledir. Belki bir öncelik sıramız olacaksa adalet karşısında Elmas'ı öne oturtmalıyız. Fakat filmin sonunda Elmas da Şehnaz da aynı şehirde farklı yollara gidiyor, yaşadıkları şiddetten geriye kalanlarla. Dahası, daha önemlisi, kimi araştırmacılar kabul edilebilir şiddetin zamanla görünür olanlarını yarattığını, sessiz kalınan ve toplumca normalleşmiş insan kötülüğüyle baş edilmesinin daha güç olduğunu söylemektedirler.

Kabul edilebilir yanlışlar kaç doğruyu götürüyor hayatlarımızdan...

Not: Ankara için bu tür etkinliklerden haberdar olmak isterseniz şu adresi takibiniz tavsiye olunur.

4 yorum:

  1. İkimizde Ankara'dayız.Tanışalım ya sizinle.Yazdığınız yazılar,kendimiz size yakın hissettiriyor.Sevgi ve saygılarımla :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında ne güzel olurdu da, taşınıyorum bu hafta sonu :-) Benden de sevgiler. Belki ilerde, kimbilir.

      Sil
  2. izleyim yeşim ustaoğlu severims. senin bloga gelmişken, sen tadelle yorumu yapmışsıın, her şeyini seviyom onuun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu aralar çok yoğunum ben maalesef, çok okuyamıyorum, kusura bakmayın. :-(

      Sil