23 Kasım 2016

Kuyuda Başlayan Yolculuk

"Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek..."
Cemal Süreya, Üvercinka'dan, 


"Mardin ili Kızıltepe ilçesinin 150 köyünde 1300 sulama kuyusu bulunmaktadır ve yaklaşık olarak kuyularda 1100-1200 arası aile yaşamaktadır. Genellikle şehir merkezine 25-30 km uzaklıkta köylere ise 3-5 km uzaklıkta bulanan bu kuyular; genel olarak parsel bakımından büyük olan tarlaların sulama işlemi için faaliyet göstermektedir. Kuyularda çalışan işçiler ve aileleri için derme çatma barakalar yapılmış, bu barakaların bir çoğunda mutfak, banyo ve tuvalet alanları bulmak oldukça zordur.
Şehir merkezlerindeki yaşam şartlarının ağırlığı ve işsizlik gibi sorunlar yüzünden daha önceden yerel halkın kaldığı bu kuyularda Suriye savaşının patlak vermesiyle beraber ucuz iş gücü olarak görülen savaş mağdurlarının çalışma ve yaşam alanı haline gelmiştir. Ailelerin ortalama nüfusu 6 bireyden oluşuyor, aile bireylerinin hemen hemen hepsi çocuklar da dahil olmak üzere sulama faaliyetlerini yapmaktadırlar.
Ailelere, kuyu sahipleri tarafından yıllık 5000 ile 8000 lira arasında değişen düşük bir ücret ödenmektedir. Bu nüfus ve düşük bütçe ile yiyecek ve giyecek gibi temel ihtiyaçlarını karşılamakta bile zorlanan ailelerin, eğitim ve sağlık giderleri için harcayabilecekleri bir bütçeleri kalmıyor. Bu yüzden temel hakları olan eğitim ve sağlıktan yoksun kalıyorlar. Kuyulardan köy merkezlerine çocukların okula gidebilmeleri için taşıma yapılması gerekmektedir. Fakat diline, kültürüne yabancı oldukları topraklarda yaşam savaşı vermeye çalışan bu insanların önceliği barınma ve yiyecek temini olduğu için taşımalı eğitime ilişkin haklarını sorgulamaları mevzu bahis bile olmamaktadır. Durum böyle olunca çocuklar hem okuldan hem de akranlarıyla sosyalleşme olanağı bulamıyor ve izole bir yaşam sürdürüyor.
Bu proje kapsamında bu kuyularda yaşamını sürdürmeye çalışan 5-14 yaş arası çocuklarla günün ilk ışığı ile başlayıp gecenin geç saatlerine kadar devam eden bu sulama işini ebeveynleri ile ortaklaştıran çocukların yaşamlarını konu alacak bir belgesel yapılacaktır. Bu kısa film, bu bu belgesel ve çocuklar için kamuoyu oluşturabilmek amacıyla çekilmiştir."
video çekim; mustafa umut ay
tanıtım; proje notlarından.

9 yorum:

  1. Bununla ilgili yorumumu mail adresinize yazdım. Geldi mi acaba?
    Selamlar..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gelmiş. Yanıtlayacağım. Teşekkür ederim. Kıymetli bir yorum.

      Sil
    2. "Merhabalar,
      ben bir kaç yıl önce kızıltepe ovası hidrojeolojik etüd çalışmalarında bulundum. bu kapsamda yüzlerce kuyu yerine gidip gerekli incelemelerde bulunduk.
      1300 kuyu sayısı muhtemelen sadece kayıtlı kuyular olsa gerektir. izin almadan açılan kayıtsız kuyularla birlikte kuyu sayısı 3000 ü aşar durumdadır.
      sulamacılara ait pek çok evi gördük. içlerine hiç girmedik. ama normal köy evlerinden pek farkları yoktu. çoğu betonarme. o kadar kötü durumda ev gördüğümü hatırlamıyorum.
      bir de şunu söylemek isterim ki türkiye ye gelen suriyelilerin içinde bence durumu en iyi olanlardandırlar. diline kültürüne yabancı oldukları topluma fazla temas etmeden, dolayısıyla bununla ilgili pek çok sorundan uzak kalmak, hem barınak hemde geçimlerini sağlayan iyi kötü bir işe sahip olmak, v.s. gibi avantajlara sahipler.
      bence asıl kötü durumda olanlar, şehirlerin varoşlarında derme çatma evlere yerleşmiş, işsiz güçsüz ellerinde bebekleri, çocukları ile dilencilik yapan kadınlar, anneler. herhangi bir çalışma proje yapılacaksa bunlar çok daha kötü durumdalar.
      Selamlar.. Sevgiler..." Şahin Erdem.
      ------------

      Merhaba Şahin,
      Yorumunu özellikle buraya aldım, hem benzer fikirde olanlara da cevap verebilmek ve hem de genel fikir olsun diye.
      Öncelikle yorumuna çok sevindim. Çok kıymetli bir görüş çünkü oraları bilen, insanlarını tanıyan hele de bilfiil alanı görmüş birinin sözleri. Başka kim bilebilir ki oradaki kuyu sayısını mesela.
      İkincisi, ben de projeyi okuduğumda neredeyse benzer şeyleri düşündüm. Kısa filmi izlediğimde, kalacak bir yerlerinin olması, bir işlerinin olması, kıt kanaat da olsa geçinebilmeleri diğerlerinin şartlarını düşündüğümüzde aynen dediğin gibi, çok kötü değil.
      Diğer yandan, bu tür sosyal hizmet/sosyal destek/sosyal çalışma uygulamalarına bakış açım şöyle son yıllarda; insanların iyilik hallerini karşılaştırdığımızda elbette biri birinden çok faklı sevilere çıkacaktır. Onlardan daha kötüleri ile karşılaştırdığımızda durum iyi görünürken, çok çok iyi şartlarda yaşayanlar olabilir. Örneğin sana göre "engelli" bireylerin refahı öncelikli olabilirken, bana göre yaşlıların iyilik ve aktif yaşam şartlarının artırılması, ya da Mardin yöresinde izole bir yaşam sürenlerin mağduriyetleri öne çıkarken orada, İstanbul'da kale surlarında ev bile olmayan yerlerde yaşayanlar geride kalabilir. Bu noktada benim öğrendiğim nokta; insanın toplumda sahip olduğu haktan mahrum oluyor olması, onun için bir şey yapılmasına çabalanabilmesi için yeterli. Seni yaralayan ve harekete geçiren İstanbul surlarında yaşayanlar olabilir, ya da imkanların dahilindedir, ya da oraya yakınsındır. Ortada bir hak ihlali olması yeterlidir. Beni de Mardin'deki çocukların eğitim ve sağlık haklarından mahrumiyeti hareket geçirebilir. Bana göre önemli olan ciddi bir hak ihlalinin varlığıdır özetle.
      Son olarak, ben çocuk refahı, çocuk hakları ile ilgili konuları ve yapılanları takip etmeye çalışıyorum. Bu da kayıtlamak istediklerimden oldu.
      Yorumunla bunları açıklamama vesile olduğun için tekrar teşekkür ederim:-)
      .
      Bu arada ne ilginçmiş bu kuyular. 3000 adet kuyu ve bütün yıl onların başında yaşayan insanlar... Yağmur ormanlarında yaşayanlarla onlar birbirini nasıl anlardı acaba..:-)
      Benden de Sevgiler, Selamlar,

      Sil
    3. Ben de cevabınızı okuyunca size hak verdim. :) çok haklısıniz. Kim daha kötü durumda çok göreli bir şey.
      Başka bir dünya mümkün diyerek çaba gösteren, gayret gösteren tüm güzel insanlara selam olsun.
      Çocuk yoksulluğu, eğitim sağlık gibi haklardan mahrumiyeti bana en fazla acı veren şeylerden biridir. :(
      Bir toplumun iyi ve uygar bir toplum olup olmadığının en önemli göstergelerinden biridir.
      Bu konuda biraz sert düşünüyorum.sadece karnıni doyurucak bir geçime sahip olmadığı halde doğurduklari O çocukları anne babalarından almak gerekir. Aksi halde parazit gibi yaşamaya alışmis o ebeveynin kültürü çocuklara da geçmiş olur. Bu durumda sorunun çözümüne yönelik pek bir ilerleme kaydedilmemiş olur.
      Selamlar sevgiler.

      Sil
    4. Durumların göreceli olması bir yana, benim üzerinde durduğum; kim kime nasıl bir yardımda bulunmak istiyorsa bırakalım yapsın. Önemli olan hak ve hukukun hepimiz için olması gerektiğine inanan insanların çoğalması...
      Benden de selamlar, :-)

      Sil
  2. Ceksinler belgeseli seyredelim!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yep! çeksinler bakalım, seyredelim, bilelim, öğrenelim, yapabiliyorsak bir ucundan yutalım:-)

      Sil
  3. Güzel bir proje... Umarım ses getirir... Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım şans hep iyilerden yana olur :-) Sevgiler..

      Sil