12 Ekim 2016

"Yükselen ben değilim alçalan duvarlar"

"Yıl 2006. 800 Albümünün kayıtları için, her zaman olduğu gibi eve kurduğumuz mini stüdyoda gece gündüz çalışıyoruz. ... 800, benim için özellikle önemli bir albüm. Çünkü Mevlana'nın doğumunun 800.yılı ve bu benim ona naçizane yaş günü hediyem ... Hep olduğu gibi bu albümde de içinde vokal olan bir parça olsun istiyorum. ... Kafada acayip fikirler uçuşuyor ve o fikirlerden biri gelip Yıldız Tilbe ismine konuyor. ... Peki, bir soralım, diye karar verdiğimiz gün, evde sevgili Ceza ile çalışıyoruz. Aradan bir saat geçmeden bize "Az önce Yıldız Hanım ile görüştük, çok nazik bir şekilde kabul etti. Bugün uygunmuş, az sonra yola çıkacak." telefonu geliyor. Gerçekten de bir buçuk saat sonra Yıldız Tilbe son derece kendi halinde ve kibar bir şekilde geliyor, derme çatma koltuğa oturup, "Çalın bakalım besteyi bir dinleyelim.", deyip parçayı baştan sona dikkatlice dinliyor. "Güzel olmuş, bağlamayı kim çaldı?" diye soruyor. "İsmail Tunçbilek", diyorum. Takdir ve onaylama içeren "Sağlam olmuş" gibilerinden hafif bir baş sallaması alıyorum. Hemen ardından "Bana kağıt kalem verin", diyor. Her şey o kadar hızlı ilerliyor ki. Yanı başımda bulduğum kahverengi bir kese kağıdını katlayıp elimdeki kurşun kalemi de üzerine koyup kendisine uzatıyorum. Ayaklarını altına alıp oturduğu koltukta bir yandan parçayı dinlerken bir yandan da kendi dünyasından getirdiği sözleri kese kağıdına on dakikadan daha kısa bir sürede yazıyor:

"Ey Gökyüzü
Aydınlık mısın benim kadar? Ve karanlık
Hasret yakarmış, kavuşmak varmış...
Güneşten sıcak, sudan çıplak
Sanırım hiçbir şey yok aramızda aşktan başka...
Başka seveceksin, başka türlü, başka şekilde, başka biçimde...
Güneşten sıcak, sudan çıplak...
Martıların kanadı gibi...
Tutsak!
Hiç kimsenin kalbi yok!
Hiç kimsenin şansı yok!
Bu benim kendi alın yazım, seveceğim başka yolu yok
Seveceksin başka yolu yok

Naklen mutluluk istiyoruz.
Naklen huzur istiyoruz.
Naklen sevgi istiyoruz.
Naklen!
Niye varız?"

Kaydı alıyoruz. ... Kendisine şiirden çok etkilendiğimi, özellikle "Martıların kanadı gibi" dizesinden sonra özgür kelimesinin geleceğini beklerken "tutsak" yazmasını çok ilginç ve etkileyici bulduğumu söylüyorum. Bir süre Boğaz'a ve bulutlara bakıp ardından "Martı kanadına tutsaktır. Kanatları onu nereye götürürse oraya uçmaktan başka çaresi yoktur.", diyor.

... Suyun halleri gibi özgürlüğün de farklı halleri, başı göğe değeni, özüne dokunup gürleyeni, dünyaları değiştireni var. Aynı şey tutsaklık için de geçerli. Bin bir türlü tutsaklık var. En fenası kendi egomuzun elindeki tutsaklık. ... İçeride köle olan, zaten dışarıda savaş vermeyi bırak, savaşın bile farkında değil. Kredi kartı taksiti, ev kirası, yıllık gelir vergisi hesapları ve yaşamının geri kalan kısmını zehirleyen televizyon programlarını seyretme bağımlılığı belini bükmüş halde. ... Sonra martının kanadına geri dönüyorum. Yıldız Tilbe ile aramızda geçen o kısa sohbette söylediğini hatırlıyorum; "Martı kanadına tutsaktır." Aşk gibi yani; aşık olan kalp, onu taşıyan vücudu, o vücudun sahip olduğu hayatı, bir yerden bambaşka bir yere, üstelik anlık bir kararla götürme gücüne, azmine, tutkusuna ve belki de çaresizliğine sahip değil mi?

... Bütün bu hikayenin içinde şu ana kadar sessiz sedasız duran can dostum Ceza'yı ileride tek başına bir yazı konusu olarak kaleme almak istiyorum. Ceza başlı başına apaydınlık bir dünya. O gün Yıldız Hanım'ın samimi ama biraz da yüklenerek "Sen neden o kadar hızlı hızlı söylüyorsun, anlamak zor oluyor?" diyerek dik bir bakışla kendisine fırlattığı soruyu "Yükselen ben değilim alçalan duvarlar" sözünü henüz yazmamış olmasından ötürü " Hızlı söyleyen ben değilim yavaş duyan kulaklar" diye her zamanki kibarlığı ile cevaplayamadığını tahmin edeceğinizi varsayıp şimdilik konuyu kapatıyorum."
 Mercan Dede, Tuhaf dergisi, Mayıs 2017

10 yorum:

  1. Yanıtlar
    1. Önünden geçip gittiğimiz şeylerin hikayelerini seviyorum. Sanatçıları da sevince, böyle oldu:)

      Sil
  2. Yıldız Tilbe'ye bakışım değişti bir anda :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben severim Yıldız Hanım'ı. Sevilen pek çok müzisyen kendisine usta der. Sezen medyası ile arasını düzeltemedi bir türlü, yoksa daha "iyi" bilinir. :))
      Çılgın yürekli ve sesli bir kadın bence.

      Sil
  3. Çok şaşırmadim.nasıl da döktürmus kısacık surede. Gerçek sanatçılar çok sıradışılar. Yıldız Tilbe çok sahici çok sıradışı. Çılgın ve özgür ruhlu. Hüzün bir insana ancak bu kadar güzel yakışır. Seviyorum bu deli kızı. :)

    YanıtlaSil
  4. Yıldız Tilbe güçlü bir ses nazarımda ama derinlemesine bakmamışım, bir dost da övmüştü benzer şekilde.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nihayetinde yaratıcı, üretici, yüzlerce şarkı var yazdığı. Sadece yorumcu değil. Mutlaka derinlerden geliyor o kadar güzel söz, diye düşünüyorum ben de.

      Sil