13 Nisan 2016

Geçen Zaman

Sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür hanım? 
-Şükrü Erbaş

Bu gece yazarım diyordum, uykum geldi. Yaşlandığımı, takatimin azaldığını hissediyorum son günlerde. Ve yaşlandıkça gelecekten elimi çekip geçmişe döndüğümü, geçmişe baktığımı uzun uzun en kötüsü. Geliş olarak türkçeye çevrilmiş bir bilim kurgu filmi var. Çok basit ama çok hoş bir detay var zamanla ilgili filmde. İzlemeyenler kızmasın söylemek zorundayım; film de başka gezegenden gelen canlılar bize bir hediye getiriyorlar fakat bizim bunu anlamamız dillerini bilmediğimiz için epey uzun sürüyor. Karşılıklı dilimizi öğreniyoruz. Biz yazımızı yazıyoruz onlar da yazıyor. Yazıları çemberler şeklinde, bu şeklin üzerinde girintili çıkıntılı şekillerden oluşuyor. Biz de biliyorsunuz, bir doğru üzerinde yazıyoruz harflerimizi. Öyle mi böyle mi derken, bize sundukları hediyenin geleceği görebilme yeteneği olduğunu anlıyoruz çünkü bizim dilimizi onlara öğreten kadın onların dilini öğrendikçe geleceği görmeye başlıyor.


Dil bilimci olan kadının lafı yerini buluyor; dil, düşünme ve algılama biçimimizi belirler. Bir çember üzerinde harfleri yerleştirerek yazabilir miydik sizce? Eğer çemberin hangi noktada tamamlanacağını, kelimeyi tamamladığımızda çemberin hala tam bir yuvarlak olacağını hesap edebiliyorsak, olabilirdi elbette. Bunun için de geleceği, birleşmenin düzgün olup olmayacağını görebilmemiz, yani zamanı bir doğru, düz bir çizgi, bulunduğumuz an olarak değilde, evrenin hali gibi döngüsel, eğilip bükülebilen, üzerinde ileri geri gidilebilen bir boyut olarak algılıyabilseydik yazabilirdik öyle bizde. Yani öyle yazmayı biliyor olabilseydik, öyle algılardık zaten. O zaman böyle geçmiş gelecek sorunlarımız da olmazdı. Bu arada bu açıklama filmde geçmiyor. Yalnız film, öyle güzel bir bilim kurgu tadı bıraktı ki zihnimde, benzerini bulamadıkça film izleyemiyorum ne zamandır.


18 yorum:

  1. Ya bilim kurgu filmlerini sevemedim bir türlü :(

    YanıtlaSil
  2. Aaa,dün akşam izledim bı filmi ben :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevmemişsin sanki. :) Ben çok beğendim; sakinliği, kurgusu, hikayesiyle. Sevgiler,

      Sil
    2. Yooo, sevdim :) Zamansal paradoks vardı ama yine de gördüğüm en iyi uzaylı istilası filmlerindendi, keyifle izledim :)

      Sil
    3. İzledim deyip bırakınca öyle şeyetmişim demek ki. Peki bakalım. :)

      Sil
    4. Ehehe kahvaltıya misafirim vardı, şimdi de akşam yemeğine var, ancak o kadar fırsat bulmuşum yazmaya :D

      Sil
  3. Filmi merak ettim doğrusu... Kaleminize sağlık... Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Persephone..:) Sevgiler,

      Sil
  4. Ben çok sevdim filmi. Değişik bir konusu vardı :)

    YanıtlaSil
  5. merhaba, siteniz çok keyifli gözüküyor, takibe aldım bize de bekleriz

    http://gezgiccift.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil
  6. Azize selam,
    Ben filmi zledim ve çok beğendim, çok akıllıca çekilmiş bir film...
    Dil, konuştuğumuz, iletişimde bulunduğumuz dil'in yaşamımıza olan etkisinin ne kadar önemli olduğunu bu filmi izledikten sonra daha iyi anladım. Tabi filmi izlemeden önce şu yazıyı;

    https://onedio.com/haber/son-yillarin-en-kafa-acan-filmlerinden-arrival-i-daha-iyi-anlamak-isteyenler-buraya--740699

    okumuş olmam izlerken bu algımın açık olmasını sağladı. Özellikle şu bölüm:

    ''İşte filmin ana fikri de burası. Sapir-Whorf hipotezini temel alan bir film olduğunu anlıyoruz. Derler ki, "Konuştuğunuz dilin yapısına göre karakteriniz ve dünya görüşünüz de şekillenir." Latin alfabesinin soldan sağa, Arapçanın sağdan sola, Çincenin yukarıdan aşağıya olması beynimizin yapısını değiştirebiliyor bu hipoteze göre. Kulağa sert gelen dillerden birini, örneğin Rusçayı akıcı bir şekilde öğrendikten sonra o dili konuşurken daha öfkeli hissettiğini söyleyenlerin olmasını buna örnek verebiliriz. 7 dil bildiğinizi varsayalım, hangi dili konuşursanız her birinde karakteriniz değişim gösteriyor. Arrival'da ise, dilin sadece düşünce yapısını değil zaman algısını da değiştirebilecek güçte olduğundan söz ediliyor.''
    -Alıntı-

    Ve yaşamı kabulleniş... Müthiş bir teslimiyet var... Kadının gelecekte olacakları bilmesine rağmen, çekeceği tüm acıları bilmesine rağmen ''tüm yaşamını'' büyük bir kararlılıkla kabul etmesi, yaşayacağı tüm güzellikleri de şevkatle bağrına basması beni en çok etkileyen yanı diyebilirim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sedacım, ayrıntılı yorumun için çook teşekkür ederim. Yazıyı görmemiştim, ben de şu kısmını çok sevdim. "Bize düşen tek şey, yaşayacağımız her anı kucaklamak olmalı. Neler olacağını bilsek bile, bizim için ne kadar zor olsa da her ana sıkıca sarılmalıyız"

      Bugünlerde sevdiğim filmleri, şeyleri de belki neden sevdiğimi anlatmak da zorlanıyorum, kelimeler azalıyor sanki:-), ama bir şey var insana iyi gelen, anladığım, onu biliyorum.

      İyi filmdi velhasıl. Teşekkür ederim arkadaşım, sevgiler..

      Sil
  7. Geleceği görebilmek lanete uğramak gibi bir şey. Okuyup düşünen insanlar da aynı lanete bulaşıyorlar. Zaman, evren, sonsuzluk küçüklukten beri beni kendine çeken konular oldu hep.
    Stephen Hawking'in zamanın kısa tarihi ni okumuştum yıllar önce. Çok etkilenmiştim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de okumadım onu bak. Elimin altında ama, sırası gelecek umarım.
      Geleceği görmek, seçimlerimizi bilmek adına bir film avar bak, Mr. Nobody. Dün bir arkadaşımla bahsi geçti oradan aklıma geldi. Tavsiye ederim. Teşekkür ederim uğradığın için, ben ne zamandır okuyamıyorum günlükleri. O da olacak umarım:-)
      Selamlar,

      Sil