10 Temmuz 2015

İstanbul II: İstanbul İşi

Kentlere isim yakıştırmayı seviyorum. Mesela, ilerde yazacağım Barcelona Renkli, Roma Aşk, Madrid Ankara, Las Vegas Para,  Los Angeles Fakirsiz, Porto Şirinköy, gibi. İstanbul da, önceki yazıda dediğim gibi Kaos'dan başkası olamazdı.

Hani, doğrudan köy kadar küçük bir yerleşimden gelmemiştim bu şehre ama, bana yine de çok karışık geliyordu. En çok insanların telaşı, hızı, koşuşturması aklımı alıyordu. Sanırım dört beş yıl sonraydı. Bir gün bir an Üsküdar iskelesinde durdum. Sırtımı denize verip vapurlara binmek üzere olan insanlara baktım bir beş dakika kadar. O anı hiç unutmadım. Tam anlamıyla bir insan seli akıyordu. Kimi büyük vapurlara, kimi küçük motorlara, kimi sağdaki teknelere kimi bilet kuyruklarına, incelen bir nehrin kolları gibi denize dökülüyorlardı...

İstanbul'u İstanbul yapan nedir biliyor musunuz? Yaşıyor olması. Sizden başka, sizden ayrık ve dahası sizi hiç umursamadan yaşıyor olması. Canlı bir organizma gibidir, hiç uyumaz. Hızlıdır, acımasızdır, soğuktur, başı diktir, mağrurdur. Hep kendi başınızın çaresine bakmak zorundasınızdır, onun sizin ne yaptığınızla ya da yapmadığınızla hiç ilgisi yoktur.

"...Her şey akıp gider bir katı hüzün kalır 
Her zaman geceleyin kalır o, bazen gündüzün kalır
...
Ben de bu dünyaya geldim geleli 
Ölmezsem, öldürmezsem 
Kim benim farkıma varır?..."
Malatyalı Abdo için Bir Konuşma, Turgut Uyar 

Belki biraz Turgut Uyar'ın dediği gibidir, her şey akıp gider, geriye hep hüzün kalır İstanbul'da...


O zamanlar Maslak Beşiktaş arası bu kadar kalabalık değildi. Kanyon, İş Kulesi, Metrocity, Mashattan, Zorlu Center binaları yoktu mesela. Dolayısıyla da onların trafiği. Fakat trafik olmayınca araç da çok olmuyordu. Maslak kız yurdunun önünden Yıldız kampüse gidecek arkadaşlar 'otostop' çekerdi genelde. O kadar öğrenci sabah dokuz dersine nasıl yetişsin yoksa... Yaşlı bir amca vardı, aramızda epey alay-panik konusu olmuştu. Şimdi muhtemelen rahmetli olmuştur, o zaman bile yetmişlerinde vardı. Her sabah Sarıyer yönünden gelir, tam takım elbise giyinik, papyonlu hatta, 'otostop' çeken arkadaşları alırdı. Biz genelde "ne komik bir adam",der gülerdik.  Nesi komiktiyse, şimdi hiç anlamıyorum. Hayat da bu ya zaten değil mi, geçmişin şimdiden farklı olması, gelecekte de farklı olacağı gibi... Kızlar arasındaki muhabbette genelde; "yetmiş yaşında adam, ne zarar gelir ondan, rahatça gidiyoruz işte arabayla", şeklindeydi.
Hemfikirdik artık, sabahları evinden bizim için çıkıyordu. Şimdi düşünüyorum da, kendine iş edinmiş dahi olabilir. O kadar masum değildi tabii, özellikle öne oturan kızların omzuna, koluna, bacağına dokunmaya çalışır, sürekli güler bir şeyler anlatırmış. Benim okul Maslak'da olduğu için rastlamıyordum, bunlar anlatılanlar. Bir gün bizde arkadaşlarla sırf meraktan ona 'otostop' çekmiştik ama. İnanın hatırlamıyorum arkada mı önde mi oturuyordum, sanırım arkada, önde oturan arkadaşım epey zorlamıştı amcayı, çok suskun ve soğuk durarak. Sanırım biraz da korkmuştu. Beşiktaş, Yıldız'da inince yine de gülmüştük,

Bu anlatılası bir hikaye mi emin değilim. Adam, papyonu, arabası, kızların kimisinin korkusu, kimisinin gülmesi nedense hep aklımda. Neredeyse yirmi yıl olmuş, hala unutmadıysam anlatılmayı hak ediyordur öyle değil mi? Hatta bunun İstanbul ile ne alakası var? Hangi şehirde 'otostop' çekmek zorunda ki insanlar? Hangi şehir size bu kadar hızlı öğretir ki hayatı? Hep bunlar İstanbul'un işi işte... 

12 yorum:

  1. İstanbul'la ilgili tespitler muazzam...Ama yine de severiz İstanbul'u, çünkü hep kovalanandır, asla kovalamaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Trajedi, :-)
      Hem de ne kovalamaca, köşe bucak, aşkının hızından başı dönüyor insanın.:-)
      Selametle,

      Sil
  2. ben istanbul'da doğdum ama yaşım kaldırmıyor istanbul değişimini.çok hızlı bir bölünmeyle çok hızlı değişiyor çünkü,zarar veriyor,zarar görüyor.hatta kimliğini kaybediyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Havva, çok iyi anlıyorum ne demek istediğinizi. Çok ciddi zarar görüyor. Kırıp dökmeler, denizi doldurmalar, çöpleri her yere boşaltmalar...Saymakla bitmiyor. Sevmek bu mudur, diyesi geliyor insanın. Oysa kimsenin gidecek başka yeri yok. İstanbul sanki var gücüyle direniyor, ayaktave olduğu gibi kalmak için.. Ama zor...

      Sil
  3. Merhaba...

    Ne güzel bir anlatim tarziniz var. Insan büyük bir keyifle, hic sıkılmadan okuyor yazilarinizi bir solukta. Bu maalesef her blogda rastlanan birsey degil bu. Elinize, düsüncelerinize saglik.

    Istanbul hayrani biri olarak, cok sevdim bu yazinizi da.
    Rahmetli Meral Okay "o bogaz köprüsünden her gecisimde heyecanlanirim hala" demisti birzaman. Ben orada yasamiyorum ama benim icin de ayni sey gecerli.
    Tabii bu benim gibi o kaosu, o dehset trafigi he gün yasamak zorunda kalmayan biri icin söylemesi daha kolay:)

    Selamlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba EQ,
      Çok çok teşekkür ederim. Yazmayı seviyorum, belki ondandır. Ah bu vakitsizlik sevdiklerimize az zaman ayırmak zorunda kalmalarımız bizi hayattan soğutan:-)
      .
      Meral Okay'ı çok severdim, hala da seviyorum. Vakitsiz gidenlerden o da.BU sözünü bilmezdim, güzel söylemiş. Sanırım güzel olanın özelliği bu, ne kadar sizi kızdırsa da üzse de heyacanlanıyorsunuz onu görünce...
      Yazılarda görüşmek üzere, sevgiler.

      Sil
  4. Şehri hatırlamak yaşamak belkide:) biliyor musun aze yüzyıllar sonra ilerde birgün sosyalizm çağında ki eğer insanlık barbarlaşmayıpta o günleri görürse yeniden dünyaya gelmek ve istanbulu bide öyle o çağda yaşamak isterdim,yoksulluğundan ve ötekileştirilmekten kurtulmuş bi istanbul aşk kadar güzel olurdu herhal


    Selametle:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım öyle yaşıyorum bende... Dediğin bir zamanda İstanbul'u yaşamak en güzeli olurdu, bilmiyorum aşk gibi mi olurdu:-)
      Ama sanmam ki olsun. Daha başka bir şey olacak. Sistemsizleşeceğiz gibi geliyor..
      Selametle:-)

      Sil
  5. ee zaten sosyalizm de tembellik hakkı değil mi biraz:) ama insan her şeyi kirlettiği gibi bu düşünceyi de bozmazsa

    YanıtlaSil
  6. İstanbul çok yorucu, karmaşık, kalabalık... Trafik... Şehir pis, temiz hava yok... :( :(

    Neyse, yine de seviyoruz bu şehri. :)

    Ben de beklerim! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seçmeniz kötü tarafı mı acaba bu şehrin diyorum bazen. Bir de sevmeseydik.
      Bakıyorum arada bloğuna.
      Kitabını gördüm. Çok tebrik ediyorum. İnşallah gönlünce bir başarı olur.
      Selamlar, sevgiler,

      Sil