08 Şubat 2013

Yeni Dünya 15: Ürdünlü Frank

Ürdünlü Frank, adından da anlaşıldığı gibi, Ürdünlü. Göçmen bir aileden. Ürdün'de doğmuş. Bütün Suudi Araplar ondan alışveriş yapıyor. Sadece sigara ve sigara ile ilgili ne varsa onu satıyor. Ben de ondan alışveriş yapıyorum. Sanki mahallenin bakkalına gitmişim gibi, ki öyle, laflıyoruz para üstünü beklerken: "Bugün okul nasıldı, yine çok yoruldun mu," diyor o "Çok değil her zamanki gibi," diyorum ben. Para üstünün ne kadar olduğunu açıkça ifade ettikten sonra onaylamamı bekliyor ve kuruş kuruş elime sayıyor paramı. Buna daha alışmadım burada, "Versene kardeşim paramı ben sayarım," demek geliyor, demiyorum. Sakince bekliyorum işlerini yapmalarını. En büyük alışveriş merkezinden en küçük büfeye kadar böyle bu; size para üstünü açıkça söylüyorlar, anladığınızdan emin oluyorlar ve para üstünü tek tek sayarak size veriyorlar. Bazen, düşünen "doğu", gemiyi yöneten "batı" gibi geliyor... Sanki, doğu bir köşede oturan yaşlı bir dede, nereye gideceğini düşünüyor, batı o karmaşık yönlerden birini seçmiş salınan beyaz elbiseli bir kadın, dümeni tutmuş ufka bakıyor. Tuhaf bir yandan, bir yandan değil...


Frank benimle sohbet etmeyi ayrı bir seviyordu. Ha, bir de bana sürekli loto, toto benzeri piyango şeyleri satmaya çalışıyordu. Bir kez aldım, 1 dolar idi sanırım. Birkaç kez İstanbul'da bulunmuş. Nasıl seviyor Araplar İstanbul'u ve Türkiye'yi bir bilseniz. Bu hayranlıklarına şaşırdım doğrusu. Sınıftan Ahmed K., beni her gördüğünde Mavi Mavi türküsünü söyleyip, büyük adam İbrahim Tatlıses diyordu. Frank' de hem Müslüman hem şeriat kuralları ile yönetilmeyen ülkemiz için ne kadar şanslı olduğumu söyleyip duruyordu.

Bildiğim hikayesi bu kadar Frank'in. Sanmayın ki yan taraftaki elmasçı benden daha fazlasını biliyordu. Belki evini görmüştür, belki varsa ailesi ile sohbet etmiştir. Uzaklık... Amerika'yı bir şey yok edecekse, o, budur: İnsanların giderek yalnızlaşması... İnsanların birbirine olan uzaklığı...

Çok az şeye şaşırdım burada... O kadar iyi pazarlamışlar dünyaya kendilerini. Holywood bu işi
yöneten en iyi mekanizma belki... Alışveriş merkezlerinin düzeni tıpatıp aynı. Reklamların tarzı, indirimler, pazarlama tarzları... Biraz daha müşteri odaklılar bize göre, o da şikayetten korktukları için. Mesela bir gün gözlüğümün çerçevesini ayarlatmak için bir gözlükçüye girdim. "Çok gevşedi, ayarı bozuldu, yardımcı olabilir misiniz," dedim. Baktı ciddiyetle "Biz buna dokunamayız," dedi. Aynen böyle dedi, "Dokunamayız." Ben, "Aa, neden, yapamaz mısınız?" dedim. Takım elbiseli, şık, yeni trend gözlüklü, Meksikalı delikanlı, "Hayır, yapabilirim ama biz güneş gözlüğü satıyoruz, sizin gözlüğünüz numaralı, herhangi bir sorun olursa bu işlemi yapmaya yetkimiz olmadığından sorumluluk alamayız," dedi. Hepsini kelime kelime anladım, teyit de ettirdim şaşkınlıkla. Numaralı gözlükçünün yer tarifini alıp çıktım. Numaralı gözlükçü de,"Tabii, hallederiz, yalnız sıkıştırırken herhangi bir sorun olabilir, kabul ediyor musunuz," dedi."Tabii, lütfen, sorun değil," dedim. "Hay Allahım, sen sabır ver," dedim içimden. Var bu konuda olumlu-olumsuz diyeceklerim de, şimdi toparlayamadım, sonra çok yeri gelecektir emin olun. Sanki, vitrini renkli, lezzetli tabaklarla bezeli, arka tarafta her şeyin yanmış kara bir topraktan yetiştiği bir restoran gibi geliyor bu ilişkiler bana. Bir şey var sev(e)mediğim, ya yenemediğim bir ön yargım, ya da affedemediğim büyük bir suçları...

Asıl diyeceğim şaşkınlığımla ilgiliydi; burada ailelerin evlerine öğrenci almaları çok yaygın bir iş alanı. Apartman yok, tek katlı büyük bahçeli evler. Eşyalı, hazır, size ait bir oda. Bazı aileler sizinle sohbet etmeyi, yaşamlarının içine almayı tercih ediyor. Yaşlı çiftler ya da yaşlı yalnızlar hafta sonları ihtiyaçlarınız için seferber olabiliyor. Çevreyi gezdiriyor, alışverişe götürüyor, hatta arabasıyla okula getirip götüren dahi var. Bazıları da tüm kuralları listeleyip uyduğunuzu da sıkıca denetleyeceklerini ısrarla belirterek, girişi binanın başka bir yerinden olan oda anahtarınızı teslim edip yemekten yemeğe görüyor sizi.
Kalabalık cadde. La Verne

Jean, sınıftan güzel gözlü Çinli kız. Evet, güzel gözlü Jean, gözlerine hafif ağrı veren ama enteresan şekilde gözlerini iri ve parlak gösteren bir çeşit lens takıyor. (Japon çizgi filmlerindeki gözlere benziyordu.) Gözlerinin küçük olmasından ve çift göz kapağı olmamasından nefret ediyor. Bizim çift göz kapağımız olduğunu ve bunun büyük bir nimet olduğunu burada öğrendim ben. Göz kapağı sorununu ameliyatla çözmüş. Çin'deki oranı bilmiyorum ama, Koreli kadınların %65'i göz kapağı ameliyatı oluyormuş. Fazla dağılmayalım bu tarafa şimdilik, işte, sevgili arkadaşım Jean, böyle bir aile yanında, bir ay kalabildi. Altmış yaşlarında emekli bir kadınmış, sabah bir şeyler yedikten sonra kucağına kedisini alıp, penceresi olmayan bir odada akşam yemeğine kadar duvara bakarak oturuyormuş. Lise çağındaki oğlu, odasından sadece tuvalet ihtiyacı ve sabahları bir şeyler yemek için çıkıyormuş. Birinden biri beni öldürecek zannettim diyordu Jean. Ertesi ay arkadaşıyla ev tuttular.

Uzaktan yalnız olduklarını hissetsem de, yüzlerce filmlerini izlesem de, yine de bu görüntülere şaşırıyordum... Az olan şaşırdığım şeylerden biri işte...

Kasım 2012, La Verne, CA

4 yorum:

  1. sayfanızda nazar boncuğuna konmuş mavi bir bülbül var,büyülü sanırsam o. nereyi okumaya çalışsam gelip oraya konuyor,sayfanı okutmuyor bana
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selamlar;
      Yok yok büyülü değil:)
      Gerçek mi yazının üzerine geliyor, kuşu sevdiğinden mi öyle diyorsun. Ben de sadece yan tarafta görünüyor?!

      Sil
  2. Gerçek ama telefondan okudum blogunu yoktu ortalarda.blogun çok okunası,sevdim ben bu mucizeler dükkanını:))

    Bense daha çok şiir diliyle anlatıyorum derdimi,eh malum pek anlaşılmıyorum sanırsam.olaki bi anlayan çıkar diyorum kendime

    Bu sıra gene çok okuyorum en azından birileri öyle diyor.sahi kitaptan açılmışken söz ece temelkuranın son romanı elimde şimdi,devir,beğendim ben çok


    :)belkide dünyayı sizler gibi sessiz kuğular kurtaracak,selemetle:)))

    YanıtlaSil
  3. Bloğun görünümünü güncelledim de, nazar değmesin diye eklediydim, artık kaldırdım, bu kadar koruma yeter.

    Teşekkür ederim. Yabancı gözler tarafından beğenilmesi şevk veriyor:-)

    Evet, gördüm, şiirler yazıyosun hep. Temel Kurt adı ile de kitapların var galiba değil mi. Henüz detaylı okuyamadım şiirlerini, sayfalarını.Öykülerinden başlayacğım ilk fırsatta.
    Bana soran olursa, bu dünyayı onları mahveden insan ırkından başkası kurtaramaz, bir de dünyanın kendisi belki; insan ırkını yok ederek, diyebilirim...

    Sevgiler, Selamlar,

    YanıtlaSil