25 Ekim 2014

Aslolan İnsandır

Üst üste iki gece otobüs yolculuğu yaptığımı hiç hatırlamıyorum. Böyle zamanlarda beyniniz size itaat eder, uyumamak gerek, yolda olmak gerek diyorsanız öyle yapar, ne deseniz dikkate alır. Bu da onlardan biriydi.
Vardığım da ağıtlar başlamıştı. Acılı yakınlar her gelene sarılıyor, her sarılış ta başka bir anı hatırlanıyor, yeniden başlıyordu ara verilen hıçkırık.

Cenazelere katılmanın önemini birkaç yıl önce yine bir cenaze de idrak ettim. Eskiden ölümün yanında, yaşayanların ne önemi var diye düşünürdüm. Böyle dediğim de, her seferinde dedem gelir aklıma, yine de pişman olmam cenazesine katılmadığıma... O başka.
Bir kaç yıl önce bir arkadaşımın annesinin cenazesine gitmiştim. Vardığım da tabutun başında ağlıyordu. Arkasından yaklaşıp omzuna dokundum usulca. Bana dönüp: Aze! Sen mi geldin?, deyişindeki hüzün ve sevinci hiç unutmam. Gözlerinde ki ışığı tarif etmek zor. Çok az yaptığıma o kadar sevinmiştim o ana kadar.

İmam'ın ikindi namazını okuması ve yurt dışından gelecek yakınlar bekleniyordu. O sırada, işte bu törenlerde beni delirten her şey yeniden sırayla yapılıyordu. Acının yanında, acılı lahmacunlar yanı başımızda ki ölüm hiç olmamış ve orada bulunan kimseye gelmeyecekmiş gibi bir dünya iştahıyla yeniyordu. Komşu gelinin üzerinde ki elbisenin aynısından diğer gelinin de aldığından, çocukların okulundan anlatıp duruyordu kadınlar bir köşede... Bir susun! Bir, dileyin ne dileyeceksiniz ve gidin!

Vakit geldi, mezarlığa gidildi. Bütün bu rutine kızsam da, şunu biliyorum ki, acıyla baş edebilmenin yollarından biriydi bunlar. Gündelik rutin, yapılması gerekenler dünya da tutar sizi. Hatta bu sohbetler, yenilip içilmeler bile tuhaf bir şekilde iyi gelir acılı insanlara. İnkarı uzatır bir yandan, bir yandan kabullenişi kolaylaştırır. Asıl yalnızlık herkes gittikten sonra başlar o yüzden de. Beni asıl deli eden, törelerin, geleneklerin, göreneklerin acının önüne geçebilmesi! Mezarlıkta, ölenin kızı, yaklaşmak, yakından bakmak istiyordu. O yaklaştıkça önde ki erkek akrabalar geri dur kızım diyorlardı. Töreniz batsın! Dinse bunu söyleyen, olmasın. Sordum kendime; neden bir kız çocuğu da, istiyorsa babasının tabutunu taşımasın. Onca odunu, yükü, eşyayı taşıtırken din-gelenek utanmıyor da, bunun nesi dokunuyor insanlara...

Düğünler de aynı. Mutlu olması gerekenler, başkalarının görenekleri, olmasını istediği sıralamanın arasında kaybolup gidiyor çoğu zaman. Kız kardeşimin düğünü bize göre uzak bir coğrafya da olmuştu. Damadın kız kardeşleri bir kuaför ayarlamışlar. Teşekkür edip gittik. Saçı bir türlü istediği gibi olmuyordu. Deniyorlar, bozuyorlar yeniden yapıyorlar, tüm acemiliğim ile ben bile yüzüne bir şeyler sürmeye çalışıyordum neredeyse. Baktım ağlamaya başladı kardeşim. Kalk gidelim dedim. İş çevremden birilerinin yardımı ile başka bir yer buldum, aldım götürdüm.
Bana küsüldü, arkamdan söylenildi. Efendim orası halasının kızlarının yeri imiş, ayıp olmuşmuş. Bir tek damadın annesi anlamıştı beni; iyi yapmışsın kızım, nasıl yüzü gülecekse öyle olsun, demişti. Anne şefkati görebiliyordu benim de gözlerimdekini. Mutlu olsun diye onca çabaladığım kız kardeşimin gözyaşlarını, ayıp göreneğine hediye etmeyecektim herhalde!

Doğunun, insanı insana hatırlatan geleneklerini, göreneklerini, batının, yalnız acı ve sevinçlerine tercih ederim, aslolanın önüne geçmedikçe...

"aslolan hayattır
bir akvaryumu yazmak,
akvaryum da yaşamaktan kolaydır
bu yüzden her dize biraz eksik,
her şiir biraz yalandır." 

Yılmaz Odabaşı

8 yorum:

  1. içerik ile bağımsız bir şekilde sildiğin başlığa istinaden

    "hayat da beşiktaştır"

    YanıtlaSil
  2. Beni yakalamışsın Küçük ölüm.
    Yalnız içerik ile bağımsızdan neyi kastediyorsun?

    Siyah beyaz güzeldir:-) Çarşı da çarşıdır. Benim en sevdiğim slogan; Liverpool'un kidir: You will never walk alone!
    Bu arada en sevdiğim semtte Beşiktaştır.

    Selamlar,

    YanıtlaSil
  3. özetle diyorum ki başlıktan sonrasını pek okumadım.

    sen ruhlara inanır mısın aze?

    YanıtlaSil
  4. Hımm! Anladım pardon, sen yorumunun bağımsızlığından bahsediyorsun. :) olsun.

    YanıtlaSil
  5. sen sansüre inanır mısın aze?

    YanıtlaSil
  6. Ruhlara inanırım. Neden sordun?

    Sansür'e inancı anlamadım ama?! Mahremiyet inancım vardır, böyle bir şey ise.

    YanıtlaSil
  7. bu iki sorumun aslında çok basit bir sebebi vardı. öyle matah kafa yorulacak şeyler değil aze.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Bir bilmecem var sizlere, acaba nedir nedir nedir?"

      Sil