11 Kasım 2012

Yeni Dünya 2; Varış...

Sırtımda, suya bulanmış tuz torbasına dönüşen dizüstü bilgisayarım, önümde iki valiz bir çanta havalananının önünde geldim mi şimdi diye düşünerek servis aracını bekliyordum. Altmış dolarlık parasını iki ay önceden ödediğim, üstüne on dolar bahşişi de peşin peşin verdiğim servis aracı ya gelmezse?! Öyle sinirlenerek çıkmıştım ki içeriden aklıma bile gelmiyordu.
Söylüyorum pasaport-giriş görevlisine; "dil eğitimi için geldim." "Neden geldiniz", diyor? "Dil eğitimi, aha bunlarda belgeleri; üniversite, yurt, servis aracı hepsinin bedelini peşin peşin ödedim, işte burada", diyorum. Tüm dosyayı bir orasından bir burasından deşiyorum. O da belgeleri evirip çevirip bakıyor. "Neden geldiniz", diyor ? "Yüksek lisans yapacağım sonra", diyorum. "Tamam, diyor," ama neden geldiniz?" "Yani, okula geldim?!" Ben mi anlamıyorum diyorum. Soruyu tekrar ettiriyorum, yok, aynı soru. "Eğitim için mi geldiniz", dedi en sonunda... Hey Allahım! Sen sabır ! Şu soruyu ağzından alabilmek için ne uğraştım. Bilgisayara cevap diye ağzımdan çıkanı yazacağından mı , bana mı garez hissetti bilmiyorum. " Evet!, eğitim için" dedim bir solukta... Bastı kaşeyi... Yine de sinirlenmedim. Yine de üzülmedim. Bekliyordum biraz kargaşa. Ta ki, benden sonra bankoyu kapatıp önce önündeki dezenfekte suyuyla ellerini silip, sonra da yerinden kalkıp lavabo yönüne doğru gitti ya! İki damla gözyaşı akıttım. Ben o belgeleri gözüm gibi sakındım, poşet dosyalara tek tek sıraladım, benim elimden başkası da değmemiştir, bana bişi olmuşmu bir bak, sana olacaktı!?

Neyse ki servisteki yine bir Hint asıllı Amerikalı'nın "ingilizceniz hiçte fena değil" yakıştırmasının ve trafiğin olmamasının ferahlığı ile kendime geldim az biraz...

Los Angeles'ın tanıdık otoban yollarını, gökdelen binalarını bitirip bir saat uzaklıktaki kasabaya yaklaştığımda sonbahar olduğunun farkına vardım. Son olsun, ilk olsun bahar güzel bir mevsimdi. Buraya da pek yakışmıştı.  Hele yurdu görünce, olsun, girişim öyle oldu ülkeye ama kalışım öyle olmayacaktı sanki...














Bizim prefabrik, beyaz badanadan başka boyamız, dikdörtgenden başka şeklimiz yokmuş gibi binalarımızı hatırladıktan sonra, "burasıymış demek ki," demek güzeldi... Biraz paramız, para olmadan da estetik ve güzellik sahibi olabileceğimize inancımız olsa, olur da , işte...
Yine de biraz erken demişim...

11 Kasım 2012, La Verne, CA

2 yorum:

  1. Güzel güzel :))
    Ne güzel olmuş senin için, keyifli olur bundan sonrası da :))

    YanıtlaSil
  2. Ama döndüm :(
    Güzeldi tabii:) anlatacağım daha..
    Sevgiler,

    YanıtlaSil