17 Temmuz 2012

Bir Hücre Gidiyor...

Beyin Cerrahı Prof. Dr. Gazi Yaşargil'in konuşmasından... 

" Dünyanın en ünlü beyin cerrahlarından olan ve çalışmalarını ABD ile İsviçre’de sürdüren Prof. Dr. Gazi Yaşargil geçen cuma günü Yeditepe Üniversitesi Hastanesi’nde genç meslektaşlarıyla buluştu.
Milliyet gazetesinin haberine göre; genç beyin cerrahlarıyla birlikte bir beyin ameliyatına da giren Yaşargil, kanserin sebebinin tam olarak bulunamamasının kendisini mutsuz ettiğini söyledi.
Türk beyin cerrahisinin dünyayı yakaladığını anlatan Yaşargil, “Ben 1960 yılında beyin cerrahisine başladığımda, beyin cerrahı sayısı dünyada 500’dü. Türkiye’de de hiç yoktu. Şimdi Türkiye’de 1400, dünyada 40 bin beyin cerrahı var. Bilgisayar teknolojilerinin ilerlemesi, teşhiste muazzam kolaylıklar getirdi. Hastaya zarar, acı vermeden araştırılabiliyor. Beyin cerrahisinde teşhiste ve tedavide iyiye gidiyoruz” diye konuştu.
Yaşargil, kanser konusunda ise mutsuz olduğunu belirterek şunları söyledi: “Ama beni hala memnun etmeyen durum şu. Kanserin ne olduğunu hâlâ bilmiyoruz. Kanserin sebebi henüz tam bulunamadı. Bütün kanserlerin nedenini bilmiyoruz. Benim bildiğim beyin kanseri başka tarafa sıçramıyor, beyinde kalıyor. Kanserin nedeninin bulunması benim için çok önemli.”
Her insanın beyninin 150-200 odacıktan oluştuğunu ve her odacığın başka düşünceler ürettiğini anlatan Yaşargil şöyle devam etti:
“Beyin hastalıkları da bir odayı vuruyor. Geri kalanı yerinde duruyor. Beyin hem uzayı algılamaya çalışıyor hem de atomu parçalamaya çalışıyor. Her kararımızı yüzde 51 ile veririz. Sadece aşık olduğumuz zaman yüzde 100 karar veririz. Yani kimyevi anlaşma. Bazen bir bakış, şimşek çakar. O zaman nasıl oluyor ki koca beyin, yüz milyar hücre birden şaşırıveriyor. İnsan her şeyi unutuyor. Bir hücre gidiyor milyarlarca hücre arkasından gidiyor.”
kaynak: ntvmsnbc.com 02/07/2012
Kararlarımızın sadece iki milyon hücre tarafından belirlenmesine şaşırmadım.
En önemli kararlarımızı bile bazen çok küçük nüanslarla, birden verebiliyoruz. O yüz elli -  iki yüz odacık günlerce birbirine zıt düşünceler üretirken birden bir odada sakladığımız "bir şey" basit bir hatırlamayla, belki sevinç ya da acıyla belirginleşiveriyor. 
Yüz milyar hücrenin de tek bir hücrenin peşinden gitmesini hayal edince oldukça "komik" görünüyor. Asıl mesele yüzde yüz kararımızdan sonra, o hızlı koşuş, o tutukluluk halio elektriklenme ( nöronlar bilgiyi birbirlerine elektrik sinyalleriyle aktarır) azalınca ki, beynin o şekilde uzun süre vücudu yönetmesi mümkün değildir, artık gördüğümüz kişiyi sevmeye devam edip etmeyeceğimize yüzde elli bir ile karar veriyor oluşumuz. Hayattan  beklentilerimiz, sevginin bizdeki anlamı, artılar eksiler, kişinin yaptıkları yapmadıkları, ona verdiğimiz önem, yüklediğimiz anlam, yaşananların kişiler üzerindeki etkileri, onun bize hissettirdikleri hepsi düşünülmeye başlıyor ve iki milyon hücre hangi yöne döneceğimize karar veriyor...

2 yorum:

  1. Kabul. Ama bazılarımızın daha kararsız olmasının da bir nedeni olmalı. Tarafını vaktinde seçemeyen hücreler var belki de. Ya da bazılarımız hücrelerin oranını hemen hesaplayamıyor.
    (?)

    YanıtlaSil