28 Kasım 2011

Evet, salağım...

Vesikalı Yarim filmi hakkında yazdığım neredeyse iki sayfalık metni yanlışlıkla sildim. Özene bezene bir haftadır uğraştığım, diyaloglarını sahneleri on kere izleyerek kopyaladığım, her bir sahnesini ezberlediğim o güzelim filmi ilmek ilmek anlattığım yazıyı benzer isimle kayıtlı diğer yazıyı sileyim derken sildim ! . Evet salağım... Evet, niye herşeyi böyle silmeye meraklıyım, hemen ortadan kaybolsun, gözüm görmesin ruh hali içindeyim bende bilmiyorum. Hep her yer temiz olsun, fazlalık hiç bir şey olmasın,neye ihtiyacım varsa o bulunsun başka da birşeye gerek yok diyorum.
Bir keresinde bilgisayardaki sistem dosyalarını fazla dağınıklar diye bir araya topladım, hepsini güzelce klasörledim, yerleştirdim bir köşeye. Bilgisayar kendini kapatıp bir daha açılmayınca götürdüğüm on üç-on dört yaşlarındaki sevimli çocuk: "Abla sen bunlara hiç dokunma. Bunlar gizli dosyalar, senin işine yarayacak hiç bir şey yok burada, ben onları şimdi doğru yerlerine aldım, onlara sakın dokunma " dedi. "İyi de karışık duruyorlardı, kendi dosylalarımla karışıyorlar " dedim. "Tamam ben onları görünmez yaptım merak etmeyin" dedi...
Gerçekten güzel yazı olmuştu. Hem de uzun zamandır yazamazken, zihnimi ve parmaklarımı açmıştı...

19 Kasım 2011

The Rose With A Broken Neck...



Çok sevgili bir blog yazarından öğrendim öğreneli başka bir şey dinleyemiyorum...Hüzün bu kadar mı güzel anlatılır...Teşekkürler sevgili endiseliperi...

Güzelleşelim...


İçelim. İçelim. İçelim.

03 Kasım 2011

Avize Odası


Bu oda benim olsaydı, ben kendimi şatoda prenses sanırdım. Olsun, olsaydı da öyle sansaydım...

İstif Öncesi


Ben de kendimi görsem şaşardım; o yuvarlak tıpalara nasıl dönüştüğüme. Valla!

İstif


Fırlatıp atıyorsunuz ama biz olmadan ne tadı ne tuzu var o meretin...

That's my shop ! *


* İşte benim dükkanım!  Benim benim, evet, benim dükkanım orası...

Şekerleme


Öyle yorgunum ki!  Öyle...

Turuncu...


Hay ben kendime ne diyeyim ! Ne diye zamanı yazdırmaya çalıştın o güzelim turuncunun üzerine, ha !...