09 Aralık 2010

Tatmak...

Tatmak da diğer duyular gibi beynin alıcısı konumunda bir araç. Aldıklarını beyne iletiyor.Tabi ki tüm duyu organlarımızın işlevi insan vücuduna dışarıdan gelen etkilerin beyne iletilmesi elbet.Temel yaşamsal ihtiyaçlarımızdan doymak ile de direkt bağıntılı.Tat almak dediğimizde aklımıza daha çok güzel ile istenmeyen tadı ayırt etmek gelse de  ; alında yaşımızın, ruhsal durumumuzun ve  zaman zaman farklı nedenlerle organizmanın ihtiyaç duyması ile bazı gıdaların algılanmasıdır asıl işlevi. Örneğin ; emzirme döneminde kadınların sulu gıdalara ihtiyaç duyması, ergenlik dönemlerinde enerji ihtiyacını destekleyen besinlere daha fazla ihtiyaç duyulması, kalsiyum, tuz, protein ihtiyacı gibi durumlarda gıdalar dil yardımıyla algılanmış olur. Bu durumda baz gıdaları yemememizin nedeni de organizmanın kendisine zarar verecek gıdaları algılıyor olmasından ve reddediyor olmasından kaynaklanmaktadır. Bunun yanından insanın kültürel gelişimlerinden ve coğrafi faktörler gibi nedenlerle de gıda algıları ve seçimleri vardır elbet. En basiti ile; karadenizlilerin turşuyu pişirerek yemeleri, soğuk ve yağmurlu iklimlerinde insanların ihtiyacı olurken aynı turşuyu akdenizlilerin aynı yöntemle yemeleri beklenemezdi.Onlar soğuk yerler hele kahvaltıda asla yemezler...Burada kafamı karıştıran şeylerden biri ; neden sigara gibi maddelere karşı beyin şiddetli bir reddedişte değil.Beynin aldığı haz duygusu uyaranı  ile organizmanın kendisine zarar verilebileceği uyaranı arasındaki savaşı "haz" mı kazanıyor o zaman ? Öyleyse organizmanın sağlıklı hareketinden çok beynin haz uyaranı daha önemli kalıyor. Bu açıdan bakıldığında şu doğrulanıyor ki ; organizmanın bazı durumlarda infilak etmesi gerekirken, beynin devam ettirdiği umut, inanç ya da çeşitli adrenalin duyguları  gibi haz ya da acı gibi nedenlerle organizma ayakta kalabiliyor, sanırım sigaranın da nedeni bu...
Genel olarak dört ana tat algımız vardır : tatlı, acı, ekşi, tuzlu. Acı tat daha geç algılanır, dilin gerisindedir ama çok güçlüdür bu da zehirli bitkilerin algılanmasını kolaylaştırıyor. Güçleri oranında ; tıpkı  görmek işitmek gibi tat duygusunun da algısı çok hızlıdır, tıpkı diğer duyu organlarımızda olduğu gibi tat cisimciği tat sinirleri aracılığı ile beyinde o tadın karşılığını bulur.Eğer karşılığı yok ise, elma yediğimizde daha önce hiç elma yememişsek, neye benzetirsek onun tadı gibi deriz ve onun yanına koyarız yeni tadı.
Duyu organlarımıza baktığımızda  "gerçeklik" kavramının ne kadar "bizimle" ilgili olduğunu görebiliyoruz.
Tat alma diğer duyu organlarına göre koklamak ile çok daha yakın ilişkidedir.Özellikle soğuk algınlığı dönemlerinde "ağzımızın tadı yok" sadece nefes yollarımızın tıkalı olmasından kaynaklı gıdaların kokusunu yeterince alamadığımızdan dolayısıyla da tatlarını tam olarak algılayamamamızdan kaynaklanmaktadır. Her şey beyinde başlayıp beyinde bitiyor, duyu organlarımızda sadece aracıları aslında.Tadını çok beğenmemiz dilimizden kaynaklanmıyor, beyinde eşleştirdiğimiz etki ile bağıntılı. Kendimizi kimi zaman güzel kimi zaman çirkin görmemiz görmemizle hiç ilgisi yok beynimizdeki yerimiz ile ilişkili. İşittiğimiz çığlığın sevinçten veya acıdan olup olmaması ayırt etmemizdeki hızımızdan değil beyinde ona karşılık verdiğimiz öncelik algısından kaynaklanıyor, başka bir deyişle hızımız önceliğimiz oluyor...

1 yorum:

  1. Tatmak en önemli duyularımızdan biri!! Hiç tat alma duyumuzun olmadığını düşünün; hayat ne kadar yavan olurdu!!Tat almanın doyumla çok ilgisi olduğunu düşünüyorum. Hiç tat almayan canlılar olsaydık doyumsuz canlılar olurduk..
    Çok şükür ki tat duyumuz var :))

    YanıtlaSil