18 Mayıs 2010

Çılgın Bilimci Paradoksu

Stephen Hawking'den alıntı ;
Çılgın Bilimci Paradoksu...
"...Bu arada zaman yolcusu misafirlerim gelmek üzere olmalı. Beş, dört, üç, iki, bir. Fakat ben bunu söylerken, kimse gelmiyor. Ne utanç verici. En azından gelecekteki bir Kainat Güzeli’nin kapıdan gireceğini umuyordum. Peki deney neden işe yaramadı? Sebeplerden biri, geçmişe zaman yolculuğuyle ilgili iyi bilinen bir sorun, paradokslar dediğimiz sorun olabilir.

Paradokslar üzerine düşünmek eğlencelidir. En ünlüsü genellikle Büyükbaba paradoksu diye anılanıdır. Şimdi elimde yeni, daha basit bir versiyon var ve ona Çılgın Bilimci paradoksu diyorum. Filmlerde bilimcilerin sık sık çılgın insanlar gibi gösterilmesini sevmiyorum, fakat bu örnekte doğru. Bu çatlak bir paradoks yaratmakta kararlı, hayatına mal olsa bile. Bir şekilde bir solucan deliği inşa ettiğini düşünün, sadece bir dakika geçmişe uzanan bir zaman tüneli. Solucan deliğinden bakarak bilimci bir dakika önceki kendisini görebilir. Peki bilimci solucan deliğini daha önceki kendini vurmak için kullanırsa ne olur? Şimdi ölüdür. Peki tetiğe kim bastı? İşte size paradoks. Akla hiç yakın gelmiyor. Kozmologlara kâbuslar gördüren türden bir durum bu.

Bu tür bir zaman makinesi, bütün kainata hâkim olan temel bir kuralı ihlal edecektir - yani nedenlerin sonuçlardan önce gerçekleştiği ve bunun aksinin mümkün olmadığı kuralını. Ben şeylerin kendisini imkânsız kılamayacağına inanırım. Eğer kılabilselerdi, bütün kainatı kaosa sürüklenmekten hiçbir şey alıkoyamazdı. Bu yüzden bence daima paradoksu engelleyen bir şey oluyor. Bir şekilde, bilincimizin kendisini, niye asla kendi kendini vurabildiği bir durumda bulmayacağının bir nedeni olmalı. Ve bu durumda şunu üzülerek söylemeliyim ki, sorun solucan deliğinin kendisi...Solucan delikleri aracılığıyla ya da herhangi başka bir biçimde geçmişe yolculuk muhtemelen imkânsız, zira imkân dahilinde olması paradokslara yol açacaktır. Ne yazık ki, geçmişe yolculuk hiçbir zaman gerçekleşmeyecek. Dinozor avcıları için ne büyük hayal kırıklığı ve tarihçiler için ne büyük rahatlama..." Radikal gazetesi 09/05/2010.

Bilimsel düşünce açısından "nedensellik" insana, nesnel dünyanın bilinebilir ve olanaklar çerçevesinde değiştirilebilir olduğunu gösteriyor öyleyse...Herhangi bir olayda neden – sonuç ilişkisi biliniyorsa, nedenin değiştirilmesiyle sonuç da değişecektir (mi ?) Bilimsel gelişmelerin temelinde yatan en önemli öncüllerden biri bu bakış açısı olsa gerek.Hatta şu da söylenemez mi ? ; belli nedenler belirli sonuçları yaratır , aynı nedenler aynı koşullarda aynı sonuçları da yaratabilir...Sormam mümkün olmasa da ama -şimdi var olan herşey bir zamanlar hayallerimizdi- diyerek ve acaba? bir çok hayali başlatan sorudur diyerek sorabilsem Sevgili Sn.Hawking'e diyorum ; Nedenleri değiştirerek sonuçların değişip değişmediğini görmek için denemek gerekiyor. Denemek için şeyler için oluşmuş aynı nedenleri oluşturmak ve olaylardan birinin nedenini değiştirmek gerekiyor  değil mi ? "Aynı" nedenler bulunabilir mi ? Eğer zaman boyutunun varlığını kabul ediyorsak diğer üç neden aynı olsa bile aynı şey aynı zamanda , anda olabilir mi ? Zaman boyutu hep farklı olmayacak mı? Salisenin kaçta kaçı olsa bile aynı an olabilir mi ?

Dünyaya gerekirciliğin bakış açısıyla bakmak bilimsel düşünce açısından kabul edilebilir ve faydalı görünse de felsefi açıdan yetersiz kalıyor bende artık...Her şeyin bir nedeni olması ya da her şeyin bir nedene bağlanarak açıklanabilir olması yaşamdaki çaresizliğimi hatırlatıyor olması nedeni ile beni üzüyor, kabul edilmemeli kılıyor kendini bunu nedenlede...Ben "Minority Report " filmindeki son söze inanmak istiyorum ; "seçebilirsin..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder